Page 169 - Olasılıksız
P. 169

"Birçok fizikçi - ve psikolog- canlıların içsel bilgilerinin bilinçli zihinde oluştuğuna inanıyor, ama bir
               tek kendi zihinlerinde değil." Jasper devam etmeden bir yudum kola içti. "Çağdaş fiziğe göre madde
               zamanda ve uzayda belirli noktalar olarak değil, dalgalar olarak var olur, biliyorsun değil mi?
                    Caine’in başı dönüyordu, "tam olarak bilmiyorum."
                    Jasper iç geçirdi. "Eğer istatistik yerine fizik okusaydın, her şeyi daha kolay anlayacaktın."
                    "Sekiz yıl önce ne okuyacağımı seçerken böyle  bir konuşmayı yapacağımı öngöremezdim
               herhalde."
                    "Aslında öngörebilirdin, ama bunu sonra anlatırım," dedi Jasper. "Ne diyordum ben?"
                    "Hiçbir şey zamanda ve uzayda belli bir noktada var olmaz demiştin."
                    "Tamam, zam, bam, lam" dedi  Jasper. "1900'lerin başına kadar herkes 1687'de yazılan
               Principia'ya göre Isaac Newton'un ortaya koyduğu klasik fizik kurallarına inanıyordu. Fiziğin en önemli
               öğretileri Newton'un  hareket kurallarıydı. Ona göre  cisimlerin hareketi onlara nasıl bir güç
               uygulandığına bağlıydı.
                    "Bu kurallar ve yasalar dahilinde gezegenlerin yörüngelerinden tut da, arabaların nasıl çalıştığına
               kadar her  şey açıklanıyordu. Özünde Newton,  Tanrı'nın evreni değişmez bir takım kurallar
               çerçevesinde, belirli  bir  planla ortaya koyduğuna inanıyordu. Bu inanış topluma da yayıldı ve
               kapitalizm yayıldı. Böylece dünya arz- talep kurallarına boyun eğdi adeta."
                    Jasper heyecanlandığı için nutuk çekermiş gibi bir  sesle, hızla konuşuyordu. "Sonra 1905'de
               Einstein Görecelilik Teorisini ortaya attı. Ona göre de her şey göreceliydi. Einstein, Newton'un mutlak
               olarak var olduğunu saydığı konum, hız, ivme gibi şeylerin başka bir şeye göre göreceli olarak var
               olduğunu kanıtladı. Dahası zamanın göreceli olduğunu kanıtladı."
                    "Şimdi anlayabileceğimiz şekilde anlat Jasper," dedi Caine saatine bakarak, "Beş dakikan kaldı."
                    "Tamam, zam, bam, tam," dedi Jasper. "Hızlı anlatayım."
                    "Einstein iki  şey söyledi.  Birincisi,  ışık hızı nerede olduğuna  göre veya ne yaptığına göre
               değişmiyordu," dedi  Jasper bir parmağını kaldırarak, "İkincisi, fizik  kuralları birbirine göreceli olarak
               sürekli aynı hızda hareket eden iki gözlemci için de aynıdır dedi."
                    "Yani ikimiz de bir trendeysek ve  hızlanıyorsa, dışarısını aynı  şekilde görürüz. Ama sen
               trendeysen, ben de rayların yanında duruyorsam, o zaman faklı görürüz. Bu çok basite indirgemiş bir
               örnek, ama ne demek istediğimi anladın değil mi?"
                    Caine Philadelphia’ya gelirken gördüğü manzaraları aklından geçiriyordu başını sallarken.
                    "Şimdi saniyede 186,000 mil olan ışık hızına yakın bir hızdaki bir rokette gidersem garip bir şey
               olur. Sana kıyasla benim için zaman yavaşlar. Roketten indiğimde senden genç olurum."
                    "Einstein bunu kanıtladığında zamanın bile göreceli olduğunu kanıtladı. Sonra da enerji ve
               kütlenin içsel olarak bağlantılı olduğunu gösterdi: Bir kütle ne  kadar ivme  kazanırsa durağan bir
               kütleye kıyasla daha ağır olacaktır, sır, tır, kır."
                    "Bir örnek ver," dedi Caine kardeşini yavaşlatıp düşünebilmek için.
                    "Peki. Kalkan bir uçakta bedenin koltuğa yapışır değil mi? Sanki birden-"
                    "Ağırlaşmışsın gibi," dedi Caine ne demek istediğini anlayınca.
                                                                                              2
                    "Aynen öyle. Ama uçak yükselip de hızı azalınca yine normale  dönersin. E= mc  formülü de
               buradan geliyor. E enerji, m kütle, c ise ışık hızı. C hep aynı olduğuna göre, enerji arttıkça kütle da
               artar  demek. Bu yüzden  de bir uçaktaysan  kalktığında,' hızlandığında çevrendeki  her  şeye oranla
               daha fazla kinetik enerjin oluyor; bu nedenle de göreceli olarak sanki ağırlığın da artmış gibi oluyor."
                    "Anladım," dedi Caine. "Peki bunun dalgalarla ne ilgisi var?"
                    "Daha önce  de dediğim  gibi Newton  maddenin  zamanda ve uzayda  belli bir yeri olduğunu
               düşünmüştü, ama Einstein her şeyin göreceli olduğunu gösterdi, fizikçiler de hiçbir maddenin tam bir
               konumu, ya da tam bir yaşı olmadığını anladılar. Bu da özel  görecelik dediğimiz maddenin enerji
               emilimini ve dağıtımını inceleyen dalın geliştirilmesini sağladı."



               Saklı Kütüphane                             169                                 www.e-kitap.us
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174