Page 165 - Olasılıksız
P. 165

Ajanlar  her  yerdeydi, bunu biliyordu. Onların kendisini gözlediğini hissedebiliyordu, zihnine
               girmeye çalışıyorlardı, ama buna izin  vermeyecekti. Eğer sürekli bir adım önde olurlarsa  o zaman
               David'le onları yenebilirlerdi. Şimdiye kadar Jasper David'i korumak için elinden geleni yapmıştı, ama
               yakında Jasper'ı kurtaran David olacaktı. Ama bu da iyiydi. Kardeşler böyle günler içindi; birbirlerini
               korumak için yaratılmışlardı.
                    Jasper kolasını bitirip buzları çiğnemeye başladı. Balıketindeki garson  kız bardağının boş
               olduğunu görünce kırıtarak yanına geldi.
                    "Bir kola daha alır mısın hayatım?"
                    "Olur, kur, tur, sur," dedi kafiyeli konuşurken sesini alçaltmaya çalışarak. Garson kız ona garip
               garip bakıp bara  gitti. Jasper  derin bir  nefes aldı. Zamanı gelmişti. Bunun tadını alabiliyordu, hatta
               koklayabiliyordu. Ama  bu diğer koku gibi  değildi.  Bu iyi bir kokuydu, temiz ve saf bir  koku. Bu
               galibiyetin kokuşuydu. Kazanmanın.
                    Başından beri hep haklıydı ve onu alıp bir yere kapatmışlardı. Çok uzaklara kapamışlardı, çünkü
               zihnindeki gerçekten korkuyorlardı. Ama artık...artık gerçek açığa çıkmıştı. Özgürdü. Sonunda Ses'in
               bunca yıldır ona söylediklerini anlıyordu. Aslında başından beri her şey çok açıktı, neden bunu daha
               önce anlayamadığını kestiremedi. Ama artık biliyordu; yakında David de bilecekti.
                    Bir hafta  önce David buna karşı çıkar, Jasper'a korku dolu gözlerle  bakardı. David ona  öyle
               baktığında Jasper  kardeşinin için için  lütfen bu bana olmasın...bana olmasına izin vermeyin diye
               yakardığını duyar gibi olurdu. Jasper o bakıştan nefret ederdi, ama zaman içinde kardeşinin neler
               hissettiğini anladı. Kardeşini suçlamıyordu; eğer aynı şey kendisine olsaydı, o da aynı tepkiyi verirdi.
                    Garson kolasını getirdiğinde  bu  sefer gülümsemiyordu. Jasper üç dikişte içti kolasını. Boğazı
               yanar gibi olduysa da bunu umursamadı. Gerçeği gördüğünden beri hiçbir şey ona kötü gelmiyordu.
               Tahta masaya kazınmış grafiti, elinin altındaki bardağın soğuk yüzeyi, hatta bira kokan barın havası
               bile mükemmeldi, her şey gerçekti, Şimdiydi.
                    Kapı açılınca Jasper yine gözlerini  kıstı. Üç kişi girdi.  İlki bir kadındı. Ses ona bu  kadını
               anlatmıştı. O güçlü bir müttefikti; şu anda hâlâ tehlikeli, emin olmayan biriydi. Arkasından kabarık gri
               saçlı bir adam girdi. Bu, David'in eski danışmanı Doc'tu. Jasper onunla bir kez karşılaşmıştı. Akıllıydı
               profesör. O anlardı.
                    Son giren kişiyi tanıdı.  O kendi dışındaki kendisiydi:  İkizi David'di. Kapı kapanınca Jasper
               kardeşiyle göz göze geldi. Gözleri hatırladığından daha vahşice bakıyordu, Jasper'ın gözlerine
               ilişinceye kadar çevreye paranoyak bir şekilde bakınmıştı.
                    David'in gözleri gibi birçok göz görmüştü Jasper bugüne kadar, ama bu gözleri son üç yıldır girip
               çıktığı akıl hastanelerinin beyaz gri duvarları arasında görmüştü hep. Jasper başını sallarken dört gün
               önce yeniden uyanışından beri ilk defa rahat etti.
                    Kardeşi sonunda hazırdı.



























               Saklı Kütüphane                             165                                 www.e-kitap.us
   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170