Page 173 - Olasılıksız
P. 173
"Duydun beni," dedi Grimes. "Sana katılmamı istiyorsan, ben de pay isterim."
"Ne kadar?" diye sordu masanın altında yumruklarını sıkan Forsythe.
"%10."
Forsythe ıslık çaldı. Pazarlık edecek zamanı yoktu ve Grimes'ın bu konuda keçi kadar inatçı
olabileceğini biliyordu. Forsythe anında karar verdi.
"Steven eğer her şey benim olsa sana yüzde on verirdim. Ama yatırımcılar zaten %80'ini ellerinde
tutuyorlar," derken Forsythe bu yalanı çok rahat söylemişti. Yatırımcılar akbaba gibiydi, ama 12 milyon
dolarlık yatırım yapıp yalnızca %35'ini istemişlerdi. Bunun 2 milyon dolarını da zaten laboratuvarı
kurmak için harcamıştı. "Sana bana ait olan kısmın yüzde onunu veririm."
"Ama bu yüzde iki eder," dedi burnunu çekerek Grimes.
"Bu iyi bir teklif bence," derken Forsythe'ın yüzü çok ciddiydi.
"Yüzde üç yap şunu da anlaşalım," dedi Grimes.
"Peki."
Grimes terli elini uzattı. Forsythe adamın elini sıktıktan sonra hemen kendi elini sildi.
"Mükemmel," dedi Forsythe ve hemen Grimes'a hâlâ patronu olduğunu vurgulamaya çalıştı.
"Şimdi Crowe'u bağla bana."
Tabii ki...ortak." Grimes sapsarı dişlerini göstererek gülümsedi bürodan çıkarken. Onsekiz saniye
sonra Forsythe'ın telefonundaki kırmızı ışık yanıp sönmeye başlayınca derin bir nefes alıp, telefonu
kaldırdı.
"Bay Crowe. Ben James Forsythe," dedi. "Planlarda bir değişiklik oldu..."
▲
Crowe telefonu kapayınca gökyüzüne bakarken bir şey düşünmemeye çalıştı. Güneş sonunda
yüzünü göstermişti ve bir gökkuşağı vardı. Betsy gökkuşağını severdi. Ne zaman bir gökkuşağı
görseler arabaya biner ve başladığı yeri bulmak için sürerlerdi.
Gözleri doldu. Betsy babasıyla o kadar gurur duyardı ki. Acaba şimdi görse babasını ne derdi?
Forsythe'ın ona bir şeyler yutturmaya çalışırmış gibi, yağlayıp patlamasından anladığı kadarıyla
yapması gereken şey pek de iyi bir şey değildi, sonucu da iyi olmayacaktı. Ama alacağı para iyiydi, bu
fırsatı kaçıramazdı.
Eğer, Forsythe hâlâ Caine’i yakalamasını istiyorsa, bunu yapmanın bir yolunu bulacaktı. Cep
telefonunun rehberini karıştırıp, aradığını buldu. Jim Dalton'un numarası mavi ekranda beyaz
parlıyordu.
Dalton ve çetesi bir uyuşturucu kaçakçısına güvenlik sağlamak konusunda Crowe'u oyuna
getirdiklerinden beri, Crowe onlarla bir daha çalışmayacağına kendi kendine yemin etmişti. Ama bir
yemini daha bozsa ne olurdu ki? Zaten diğer satılık insanlar da daha haysiyetli değil ki. Şiddet eğilimini
kontrol altında tutulabildiği takdirde, Dalton tanıdıkları içinde bu işi en iyi yapabilecek adamdı.
İç geçirip numarayı çevirdi. Dalton ilk çalışta açtı telefonu.
"Marty, ne var ne yok dostum?" dedi Dalton.
"Bir iş var. Sırtımı kollaman gerek," dedi Crowe.
"Ne zaman?"
"Şimdi."
"Keşke elimden bir şey gelse, ama züppenin teki için birkaç iş yapmam gerek. Gelecek hafta
olsa?"
"Beklemez," dedi Crowe başını ovuşturarak. "İşler ne kadar getiriyor bugünlerde?"
Saklı Kütüphane 173 www.e-kitap.us