Page 177 - Olasılıksız
P. 177
Grenberg altı torununun torunlarının arasında en sevdiği, o da Jane'in cenazesinde ağlıyor...ama
şimdi yirmibeşinde sigara içiyor. Tadı gecenin serin havasında çok hoş geliyor. 'Neden bıraktım
acaba?' diye geçiriyor içinden. Bir daha asla bırakmıyor. Aidan dumana katlanamıyor. Bu da kavgaya
neden oluyor. O da sekreteri Tammy Monroe ile bir ilişki yaşıyor. Jane'den ayrılıyor. O psikologa
gidiyor. Adam Zoloft yazıyor. Bu bir işe yarıyor ama kadını iyileştirmiyor. Otuzuncu yaş gönünde yirmi
hapı yutup üstüne tekila içerek kutlama yapmaya karar veriyor. Cesedi, komşusu bir koku olduğundan
şikayetçi olduğunda, iki hafta sonra bulunuyor
"Dur!" Caine neredeyse nefes alamıyordu. Hemen gözlerini açıp garsona baktı. Ally, adı Ally
onun- hortlak görmüş gibi bakıyordu,
"Bir şey mi istedin?" diye sordu Ally.
Caine kadının omzunun üstünden sarışın bir adamın (Aidan) garsonu çağırmaya çalıştığını
gördü. Caine dondu kaldı, ne yapacağını bilemedi. Bir şeyi değiştirdiğini biliyordu. Eğer geri dönerse
ne olduğunu/olacağını bilecekti Ally, Tim, Marlin, Matt, Lenore, Aidan, Jane ve Tammy'ye. Ve bu sekiz
kişinin hayatlarının kesiştiği diğerlerine. Ayrıca, olası/olası olmayan çocuklarına da. Arkadaşlarına da
neler olduğunu. Ve-
"Tatlım iyi misin?" diye sordu garson yine.
"Ben..ben... ah.." Caine konuşamıyordu. Birden çevresini sardı koku - insan atığı, çürümüş et ve
kusmuk, kurtçuklar ve çürümüş meyveler. Caine’in gözleri kayarken öne doğru düştüğünü hissetti.
Masaya başını çarpacağı için kalktığında başının ağrıyacağını anladı. Ama bu umurunda değildi,
bilinçsizlik son sürat ona doğru uzanan kurtarıcı bir el gibiydi.
Arkadaşlarının endişeli seslerini duydu. Jasper, Nava, Doc. Sesleri zihninde yankılandı. Sonra
benliğindeki her bir nöron buna karşı haykırdıysa da, yine görmeye başladı. Gözleri hâlâ kapalıydı
ama görüntüler korkunç bir film gibi gitmedi gözlerinin önünden.
Yaşıyorlar. Acı çekiyorlar. Oluyorlar.
Bir daha ve bir daha. Caine görmekten kaçınamıyor.
Her şey, her şekilde olmaya devam ediyor. An'da neredeyse dokuz saniye boyunca çığlık attığını
biliyor. Bu da An'da sonsuzluk gibi geliyor ona.
Ama yeni bir şey de öğreniyor.
Sonsuzluk ne kadarmış onu da öğreniyor.
Caine uyandığında başının çatlayacakmış gibi olduğuna şaşırmadı.
"David iyi misin?" diye soruyordu Nava.
"Evet," dedi yavaşça başını sıvazlayarak.
"Ne oldu?" diye sordu Doc.
Caine cevap vermek için ağzını açtı, ama doğru kelimeleri bulamıyordu. Zaten tam olarak da
anlayamıyordu gördüklerini. İlk başta görüntüler belirgindi, ama aynı zaman-uzamda üst üste binince
bulanıklaşıp birleşmişlerdi. Sanki bir çizgi filmde bir nanosaniye boyunca yeni bir kareyi görüyordu;
sonra bu kare diğer gördüğü tüm karelerin üstüne oturtuluyordu- Sonunda birbirini örten gölgelerden
ve şekilsiz bir karanlıktan başka bir şey görememişti.
Bardan ayrıldığı zaman gördüklerini tam olarak hatırlayamayacağının farkındaydı; bunların
hepsini zihninde depolamasına imkân yoktu. Zaten şimdiden bu bilgilerin beyninden sızdığını, boşluğa
doğru aktığını sanki hissedebiliyordu. Unutması iyiydi, aslında mutluydu. Eğer bilmiyorsa, bir seçim de
yapması gerekmeyecekti çünkü.
Böyle yaşayabileceğini hiç sanmıyordu, bu kadar sorumlulukla, bu kadar seçim yaparak
yaşanmazdı. Issız bir adada bile yaşasa seçimleri tüm evreni etkiliyordu. En basit bir seçimle bile, biri
ölecek, biri hayatta kalacaktı. Bunu yapamazdı. Buna katlanamazdı.
"Yapamam. Yapamam. Hayır," diye mırıldandı Caine durmadan.
Saklı Kütüphane 177 www.e-kitap.us