Page 182 - Olasılıksız
P. 182

Her bir yolun birçok yolu ve aklına bile getiremeyeceği birçok sonucu vardı. Daha fazla zamanı
               olsa daha mantıklı bir karar verebilirdi, ama zamanı yoktu. Sadece 13.7 saniyesi vardı. En doğru gibi
               görünen yolu seçti, daha doğrusu en az yanlış olanı. Bunu seçerken de bir yandan bildiklerine, bir
               yandan da içgüdülerine güvendi.

                                                               ▲



                    "Özür dilerim Nava," dedi Caine gözleri hâlâ kapalıyken.
                    Kadın cevap veremeden, onu sırt üstü çevirip, başını yere vurdu. Kadının kafası taş zemine
               vurunca bu ona bir mermi sesini hatırlattı.
                    Sonra kadının dünyası karardı.
                    Pek de bir işe yaramayan bariyeri yerinde tutmaya çalışan Doc'la Jasper'a baktı Caine. İkisine de
               söylemek istediği o kadar çok şey vardı ki; ama sadece 9.2 saniyesi kalmıştı.
                    Siek-Jin'in parçalanmış kafasına doğru emekledi aksak ayağını çekiştirerek. Caine ne yapacağını
               düşününce midesi  bulandı ama zaman geçiyordu. Slek-Jin'in başına elini soktu ve beynini çıkarttı.
               Eline kan da almak için avucunu kıvırdı. Ne kadar sıcak olduğuna şaşırdı. Elindeki damlayan sıcak
               lazanya gibiydi. Caine’in midesi bulandı ama devam etti işe.
                    Dizini bükmemeye çalışarak emekledi. Bir şekilde elindekini düşürmeden ve düşmeden Nava'ya
               yanaştı. Ona ulaşınca da elindekini kadının yüzüne ve  saçlarına sürdü. Eğer yakından bakarlarsa
               kanın ve beyinin kadına ait olmadığı belli olurdu, ama bunun olma olasılığı yüzde 2.473'tü.
                    Caine, Nava’nın sırt çantasını kapıp, mutfağa gitti. Askerler odaya dalmadan önce 1.3 saniyesi
               vardı.
                    Adları Martin Crowe, Juan Esposito,  Ron McCoy  ve Charlie  Rainer.  Hepsi tepeden tırnağa
               siyahlara bürünmüş, göğüslerinde de zırh var. Kask taktıkları için yüzleri görünmüyor.
                    'Yere yatın!' diye bağırıyor Rainer herkes yerde olmasına rağmen.
                    Caine Eitan’ın bedeninin  üstünden geçti. Adam bir kan gölünün ortasında yatıyordu mutfakta.
               Arka kapıya giderken de uzun siyah bir paltoyu aldı askıdan. Gözlerini kapadı. Böyle görmek daha
               kolaydı.
                    Esposito Doc'u duvara vuruyor.
                    Jasper'ın sırtına basıyor Crowe  başına tabancayı dayayıp. Jasper'ın yanağındaki iyileşmekte
               olan yarayı  görünce de  bunun istediği kardeş olmadığını anlıyor. Odaya  bakınca neler  olduğunu
               anlıyor.
                    "Leary, hedef sana doğru geliyor,"
                    'Görüyorum'
                    "Dur!"
                    Caine yürümek için kendini zorladı. Korkusuna yenik düşmek istemiyordu. Adam (Mark Leary)
               geri çekildi, aynen Caine’in tahmin ettiği gibi tabancasını Caine’in bedenine doğrultmuştu.
                    "Dur, yoksa ateş ederim," diye bağırdı adam.
                    "Etmezsin," dedi Caine. Gözlerini kapalı tutan Caine, Nava’nın 9 milimetrelik silahını doğrulttu.
                    Ve
                    tetiği çekiyor. Mermi Leary'nin baldırına isabet ediyor ama onu durduramıyor. Silahını ters çevirip
               kabzasıyla Caine’in başına vuruyor-
                    (döngü)
                    tetiği çekiyor. Mermi isabet etmiyor, yoldan sekiyor. Leary ileri atılıp Caine’i de yere indiriyor-
                    (döngü)





               Saklı Kütüphane                             182                                 www.e-kitap.us
   177   178   179   180   181   182   183   184   185   186   187