Page 181 - Olasılıksız
P. 181

umurunda değildi, bu vatan haini orospuyu indirecekti. Aslında yazıktı. Gerçekten hoş kadındı. Ekiple
               birlikte bu kadınla eğlenebilirlerdi. O içli gözlerin arasına bir kurşun sıkmak yazık olacaktı, ama zamanı
               geldiğinde tetiği çekmekte tereddüt etmeyecekti.
                    "Bir terslik var," dedi Nava. "Eitan geri gelmedi."
                    Nava Glock'unu eline alamadan Koreli ajan belirdi kapıda. Tabancasını kadının kafasına
               doğrultmuştu. "Yapma," dedi gözlerini kadından ayırmayarak. "Chang’un seni canlı istiyor."
                    Nava'nın kalbi ağzına geldi. Korelinin pantolonundaki kanı görünce Eitan'ı öldürdüğünü anladı.
               Düşman sadece bir metre ötesindeydi ama aralarında kilometreler olsa da bir şey fark etmezdi. Ona
               ulaşana kadar kafasına bir kurşun yerdi.
                    Her şey bitmişti.
                    "Vaner'ı beş saniyede indiriyorum," dedi Dalton mikrofona.
                    Derin bir nefes aldı, tuttu ve saymaya başladı. Parmaklarını kasıp Vaner'ın yüzüne nişan aldı.
                    "Dört."
                    Dürbünün dikey çizgisi iki gözünün arasındaydı, yatay çizgi ise burnunun ortasındaydı. Yüzü dört
               eşit parçaya bölünmüştü.
                    "Üç."
                    Tetik parmağını yokladı.
                    "İki."
                    Güçlü tüfeğin tepeceğini düşünerek kendini kolladı.
                    "Bir."
                    Adamın ellerinin arasından fırlayacakmış gibi hareket eden silahtan 7.62 milimetrelik kurşun çıktı
               ve saniyede 1,000 fit hızla Nava Vaner'ın beynine doğru yol aldı.
                    Tam o anda Caine lambayı Koreli katile doğru attı. Ama lamba ona çarpmadan Siek-Jin kenara
               çekildi. Aynen Caine’in umduğu gibi bir adım sağa doğru çekilmişti.

                                                               ▲



                    Vaner'ın önünde birden bir karartı oldu ve sonra da kıpkırmızı oldu. Biri araya girmişti. Eğer araya
               giren David Caine ise boku yemişti. Dalton vurduğu şey düşerken bunu düşünmemeye çalıştı. Vaner'ı
               hâlâ görebiliyordu. Ama kadının gözlerindeki bakışa bakılırsa hemen tüyecekti.
                    Dalton hemen şarjörünü boşaltmaya başladı ve hedefi vurduğunu umdu.

                    Birden bir hava akımı oldu ve bir kırılma sesi duyuldu. Cam  kırılmıştı  ve odaya dağılan cam
               parçalarıyla  birlikte Koreli katil yüz üstü ahşap kahve masasına düştü. Başındaki beyzbol topu
               büyüklüğündeki delikten, kanla  kaplı yüzünden gri beyni  görünüyordu.  Nava düşünmeden atıldı
               odanın öteki tarafına ve yere doğru düşerken Caine’i de çekti kendisiyle birlikte.
                    "YATIN!" diye bağırdı durduğu yerin  üstünde iki mermi duvara  saplanırken. Kapının bir kısmı
               odanın içine doğru dağılırken bir çatırtı duyuldu. Kanepe ve kütüphane olmasaydı odaya girmişlerdi.
               Çok geç olmadan sadece birkaç saniyeleri vardı.
                    Altında yatan, gözleri kapalıyken ağır ağır nefes alan Caine’e baktı.

                    Caine 15.3  saniyesi olduğunu  biliyordu. En azından bildiğini sanıyordu. Bir an için gözünün
               önüne milyonlarca olasılık geldi. Her birine bakabilir ve her seçimin sonucunu görebilirdi. Sonsuzdu
               ama bu. Çoğunda Caine ölüyordu, pek azında Nava hayatta kalıyordu; ancak birkaç keresinde işler
               Caine’in istediği gibi yürüyordu.





               Saklı Kütüphane                             181                                 www.e-kitap.us
   176   177   178   179   180   181   182   183   184   185   186