Page 178 - Olasılıksız
P. 178
"Neyi yapamazsın?" diye sordu Jasper.
"Seçim yapamam. Bu doğru değil. Ben kimim ki-"
Jasper, Caine’in suratının ortasına okkalı bir tokat attı. "Sen David Caine’sin."
"Ya hata yaparsam?" diye sordu Caine. Sadece kardeşini görebiliyordu. Sanki Nava ve Doc
yoklardı orada.
Jasper gülümsedi. "O zaman hata yapmış olursun ufaklık. Bir şey yapmamayı seçsen, bu bile bir
seçimdir. Bir karar vermekten kaçamazsın."
"Ama o kadar şey var ki... hata yapabileceğim onca konu, yanlış yapabileceğim-"
"Bu kaçınılmaz," dedi Jasper. "Ama denemek zorundasın."
Caine başını salladı. Geleceğe dair gördüklerinden pek fazlasını hatırlayamıyordu, ama
unutmaya başladığında bile ne yapması gerektiğini biliyordu. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyordu
-hatta yanlış olabileceğini bile düşündü - ama doğru olma olasılığı da yüksekti. Elinden gelen tek şey
en az yanlış olanı seçmekti. Olacaklar onun elinde değildi.
Caine, derin bir nefes alıp, Nava'ya döndü. "Buradan gitmemiz gerek," dedi Caine.
"Gidebileceğimiz güvenli bir yer var mı?"
"Evet," dedi Nava hemen. "Bir yer biliyorum."
"Nereye götüreceksin bizi?" diye sordu Caine.
"Gidince görürsün."
"Hayır," dedi Caine. "Bilmem gerek."
"Bence-"
Caine masanın üzerinden uzanıp kadının eline yapıştı. "Nava bana güvenmen gerekiyor. Bilmem
gerekiyor, bu önemli. Bizi nereye götürüyorsun? Tam olarak neresi orası?"
Nava adamın gözlerinin içine baktı. Her ne görmek istiyorsa gördü herhalde çünkü itiraz etmeden
sorusuna cevap verdi. Caine bir an için gözlerini kapadı ve yine açtı.
"Tamam," dedi. "Tuvalete gitmem gerek. Sonra da gitsek iyi olacak."
Caine ayağa kalkıp barın diğer ucundaki uzun koridora doğru gitti sendeleyerek. Kimsenin onu
göremeyeceğinden emin olduğu anda da erkekler tuvaletinin karşısındaki jetonlu telefonu eline aldı.
Tam o sırada birinin gölgesini gördü. Bu Doc'tu. Caine parmağını dudaklarına götürüp sus der gibi bir
işaret yaptı. Doc'un Nava'ya bu görüşmeden söz etmesini istemiyordu. Doc başını sallayarak tuvalete
girdi.
Caine üç gün önceki numarayı hatırladı. Adam açmadan telefon uzun bir süre çaldı.
"Merhaba Peter. Ben David Caine." Biran için gözlerini kapadı doğru sözleri bulmaya çalışırken.
"Lütfen dikkatle dinle söyleyeceklerimi. Fazla zamanım yok."
▲
"Merhaba James," Forsythe cep telefonundan arayan Tversky'nin sesini hemen tanıdı. "Beni
aradığını duydum."
"Nereden çıkardın bunu?" diye sordu Forsythe.
"Zaman kaybediyoruz bence. Neyin peşinde olduğunu biliyorum ve sana teslim edebilirim-fiyatta
anlaşırsak."
"Senden isteyebileceğim hiçbir şey yok."
"Öyle mi? Ya David Caine ?"
"Dinliyorum," dedi Forsythe fazla hevesli görünmemeye çalışarak.
"Saat altıda nerede olacağını biliyorum."
Saklı Kütüphane 178 www.e-kitap.us