Page 197 - Olasılıksız
P. 197

bu her  şeyi değiştirebilecek bir mesajdı. Bunun  doğru kişi tarafından okunma  olasılığı yüzde
               87.3246'di, ama kesin değildi.
                    Caine’in de artık bildiği gibi, hiçbir şey kesin değildi.
                    Hâlâ dokuz  dakika onyedi saniyesi  vardı. Aradığını bulana kadar dairenin içinde dolaştı.
               Sandalyesini çekip saksıya doğru konuştu. Konuştu ve söyleyecekleri bitince bir daha konuştu. Aynı
               şeyi üçüncü defa anlattıktan sonra sustu. Bu monologun duyulmama olasılığı hâlâ yüzde 8.7355'ti;
               ama bir daha tekrarlaması riskliydi.
                    Zarfı, mesajı yazdığı yüzü kucağına gelecek şekilde, dizlerinin üstüne koyup, gözlerini kapadı.
               Yapabileceği her şeyi yapmıştı. Bunun işe yarayıp yaramayacağını bilemezdi artık, kendi elinde değildi
               bu. Kontrolü elinden bırakmak garibine gitti. Hayatının ilk otuz yılı boyunca kadere inanarak yaşasa
               da, şimdi bunu düşünmek bile onu dehşete düşürüyordu.
                    İçinden  bir ses kaçmasını söylüyordu ona. Dört dakikası vardı, evinden çıkıp kayıplara
               karışabilirdi. Bunu  yapabileceğini biliyordu. Eğer  şimdi kalkıp giderse  de ülkeden ve  Forsythe'dan
               kaçma olasılığı yüzde 93.4721'di. Ama bunun için Jasper'ı geride bırakması gerekecekti ve bunu da
               yapamazdı. Sandalyede oturup beklerken elleri titriyor, dizi zonkluyor, kalbi deliler gibi çarpıyordu ve
               beyni durmuş gibiydi.
                    Planının işe yarayıp yaramadığını görmek için bekliyordu. -   İşe yaramazsa ölecekti.
                    Telefon çaldığı anda uyandı Nava. Dr. Hanneman aceleyle odanın diğer tarafına koşup telefonu
               açtı.
                    "Alo?...Evet, bir dakika lütfen." Telefonu Nava'ya doğru uzattı. Nava da ahizeyi elinden kaptı.
                    "Nava Vaner mısın?" diye sordu Rus şivesiyle konuşan biri.
                    "Kimsin?"  diye sordu tüyleri diken diken olan  Nava. Birden  Chang-Sun'un onu Ruslara teslim
               edeceğini hatırladı. Ama Nava'yı Ruslara satsalar bile burada olduğunu bilemezlerdi ki Koreliler, değil
               mi?
                    "Adım Vitaly Nikolaev. Bay Caine’in bir dostuyum. Seni aramamı söyledi."
                    "O nerede?"
                    "Bilemiyorum ama, seninle buluşmamız gerekiyormuş."
                    "Senin dediğin kişi olduğunu nereden bileceğim?"
                    Telefonun diğer  ucundaki adam güldü, "Bay Caine bana  şüpheci biri olduğunu söylemişti...
               Tanja."
                    Nava'nın kalbi duracak gibi oldu. Caine adını biliyordu, ama Koreliler de biliyorlardı.
                    "Ayrıca dedi ki," diye devam etti Nikolaev, "insan bir yerde güvenmeye başlamalı."
                    Nava rahat bir nefes aldı. Nava trende Caine’e böyle demişti. Bu adam doğruyu söylüyordu.
                    "Ne zaman ve nerede buluşalım?" diye sordu Nava.
                    "Sergey geliyor seni almaya."
                    "Şoförün mü?"
                    "Evet," dedi Nikolaev, "şoför. Otuz dakika sonra hazır ol." Adam birden telefonu kapayınca, Nava
               da kapadı.
                    "Her şey yolunda mı?" diye sordu Hanneman tedirgin bir şekilde ellerini oynatarak.
                    "Bilmiyorum," dedi Nava. "Ama göreceğiz."

                                                               ▲



                    "Vardılar mı?"
                    "Hayır," dedi Grimes hızlıca videoyu ileri sararak.




               Saklı Kütüphane                             197                                 www.e-kitap.us
   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201   202