Page 199 - Olasılıksız
P. 199

30





                    Helikopter ağaçların üstünden uçuyor ve batıya dönüyor. Beş adam sessiz.  Zaten dönen
               pervanelerin sesinden başka bir  şey duyulamıyor. -Her biri çatışma çıkabileceğini düşünüyor. Juan
               Esposito ve Charlies Rainer kavga aranıyorlar. Ron Mc Coy korkuyor; bu işten sağ salim kurtulmak
               istiyor. Jim Dalton kan akmasını istiyor. Martin Crowe ise kızı için dua ediyor.
                    O, diğer adamlardan farklı. Diğerlerinden daha iyi bir adam; ama aynı zamanda daha da tehlikeli
               biri. Dördünün toplamından bile daha tehlikeli. O operasyonu bitirmek için yapmayacağı bir şey yok,
               ama diğerleri gibi onun amacı David Caine’le ilgili değil. Caine bu yolda bir araç sadece. Onun tek
               gerçek amacı kızını kurtarmak.
                    Martin Crowe onu kurtarma olasılığının çok düşük olduğunu biliyor; ama asla vazgeçmiyor. Caine
               ona saygı duyuyor: İmkânsız olasılıklara karşı çıkan ve yoluna ne olursa olsun devam eden biri olduğu
               için takdir ediyor, ama aynı zamanda  böyle birinden korkuyor.  Aslında, özünde David ve Crowe o
               kadar farklı değiller. İkisi de bir başkası için hayatını feda etmeye hazır; ama ne yazık ki görevleri,
               amaçları yüzünden karşı takımlardalar. Caine başka bir dünyada dost olduklarını biliyor.
                    Caine artık helikopterin yanaştığını duyabiliyordu. Ses uzaktan geliyordu ama emindi, sanki dev
               kanatlar çırpılıyordu. Ses yükseldi ve birden çok yakındı. Mutfaktaki tabaklar birbirine yurdu, raftaki
               minik porselen heykelcikler düşüp parçalandı. 124 parçaya ayrıldı.
                    Zaman yaklaştı.

                                                               ▲



                    "Haydi! Haydi! Haydi!"
                    Siyahlara bürünmüş adamlar iplerden kayıp dama indiler. Crowe, Dalton ve McCoy'a baktı, ikisi
               de hâlâ  helikopterdeydi. Crowe,  Dalton'un geride kalmaktan hiç hoşlanmadığını biliyordu, ama bu
               umurunda değildi. Hedef kaçarsa geride kalanlar onu takip etmeliydi. Gerçi bu sefer hedef kaçacak
               gibi değildi; Grimes'ın dediklerine bakılırsa onları bekliyordu.
                    Bu Crowe'u daha da endişelendirdi, bu yüzden Dalton'u helikopterde bırakmıştı. Eğer hedef son
               bir kez  çatışmaya girmeye niyetli değilse, Crowe bir de  Dalton'u sakinleştirmekle uğraşmak
               istemiyordu.  Crowe, Dalton'un tehlikeli olduğunu  biliyordu, ama adam Vaner'ın beynine bilerek
               kurşunu sıktıktan  sonra  Crowe onun bir psikopat olduğuna kanaat  getirmişti artık. Bunun  bir daha
               olmasını istemiyordu.
                    Crowe halatı belinden çözdüğünde pilota sinyal verdi. Helikopter havalanıp yükselirken halatlar
               da boşlukta sarkıyordu. Crowe, Esposito'nun merdivenlere giden kapıyı kırarak açtığını görünce,
               koşarak yanına gitti.
                    Crowe adamlara başıyla sinyal verip mikrofona konuştu. "Grimes, hedef hâlâ orada mı?"
                    "Evet. Son beş dakikadır parmağını bile kıpırdatmadı."
                    "Tamam. Eğer yerinden kalkarsa, ya da silah alırsa bana haber ver. Yoksa hattı açık bırak."
                    "Tamamdır."
                    Crowe adamlarına döndü. "Rainer sen yangın merdiveninden in. Binanın kuzey cephesinde, iki
               kat aşağıda. Cama gelince dur ve ancak ben sinyal verdiğimde gir içeri."
                    "Anlaşıldı."
                    "Haydi," dedi Crowe. Rainer çatı boyunca koştu ve gözden kayboldu. Crowe Esposito'ya baktı.
               "Sen benimlesin. Başka çaren olmadığı sürece kesinlikle ateş açma."



               Saklı Kütüphane                             199                                 www.e-kitap.us
   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203   204