Page 230 - Olasılıksız
P. 230
35
Sonraki birkaç gün sakin geçti. Dr. Lukin onlara ağrı kesiciler verip yaralarını tedavi etti. Jasper,
Nava ve Caine aynı küçük evde kalmalarına rağmen fazla konuşmadılar. Konuşmalarına gerek yoktu.
O kadar yakınlaşmışlardı ki artık yıllardır birbirlerini tanıyan insanlar gibi konuşmadan rahat
edebiliyorlardı.
Caine HerAn’a dalmamaya çalıştı. Bir keresinde girip küçük Bili Donnelly'ye baktı. Üç buçuk
kiloluk bebeğin saçları babası gibi sapsarıydı. O bir kere haricinde Caine Şimdi’de kaldı. Hatta geçmişi
bile düşünmemeye çalıştı. Gerçi Doc'un ihanetinin nedenini anlamak için yanıp tutuşuyordu. Ama
bunu öğrense bile bir şey değiştirmeyeceğini biliyordu; o yüzden de HerAn'a dalmadı.
Dalmadığı içinde belki de engelleyebileceği çok kötü şeyler oldu, ama muhteşem şeyler de oldu.
Caine kendini suçlu hissetmedi çünkü biri olmadan diğerinin olamayacağını biliyordu. O yüzden de
evreni kendi haline bıraktı. İnsanların onun müdahalesi olmadan geleceklerini belirlemelerine izin
verdi.
Şimdilik bir tek Nava'yı, Jasper'ı ve Martin Crowe'a verdiği sözü umursuyordu. Bunu nasıl yerine
getireceğini bilmiyordu hâlâ, ama yakında cevabı bulacağını biliyordu. Bu arada kardeşine odaklandı.
HerAn'da kardeşinin neden böyle olduğunu öğrenmişti ve neden ilaç vermelerine rağmen zihnini
uyuşturmadan onun şeytanlarını kovamadıklarını görmüştü.
Evet, Jasper bir şizofrendi. Ama esas rahatsızlığı bu değildi, bu onun rahatsızlığının bir belirtisiydi
sadece. Jasper'ın sorunu algılamasıydı. Doktorlar, kardeşinin gerçek olanla olmayanı ayırt
edemediğini söylediklerinde, sadece kısmen haklılardı. Aslında Jasper gerçeği çevresindeki sözde aklı
başında insanlardan çok daha iyi görüyordu. Ama onun sorunu, tek bir gerçek değil de, aynı anda
birkaç gerçeği görmesiydi.
Bir parayı havaya attıklarında ve yazı geldiğinde, Jasper bunun tura gelmesi halindeki olası
gelecekleri de görüyordu. Böylece, Jasper, her an hem kendi gerçeğini, hem de bunun yanında
sonsuz olası gerçeği de görüyordu. Bunlar birbirini yansıtan aynalar gibiydi zihninde. Caine kardeşinin
biyokimyasallarla değil de bilgiyle, meditasyonla ve gariptir ki satrançla iyileştirilebileceğini biliyordu.
Caine kahve masasının altındaki tozlu tahtayı gördüğü anda bunu anladı. Parçaları dizince ikisi
oynamaya başladılar. Jasper'a Şimdiye odaklanmayı öğretmek için mükemmel bir oyundu. Hedef,
tahmin etmek, yenmek ve karşı tarafın hareketlerini kontrol etmekti. Bunu yapabilmek için de Şimdi’'yi
bilmek gerekiyordu.
İkizler tüm gün boyunca oynadılar. Sürekli oynadılar. Bu sırada Caine küçükken babasıyla
oynadığını hatırladı ama kaybettiği babasının ardından üzülmektense, onu hatırlayıp mutlu oldu.
Babasını hatırladığı sürece, o hep onunla olacaktı.
Ama daha önemlisi oyun sayesinde kardeşine kendini kontrol etmeyi öğrendi. Yavaşça enerjisini
o ana odaklamayı öğreniyordu Jasper; gözlerinin önündeki gerçeğe odaklanıyordu. Altmışdört kare ve
otuziki taşla sınırlıyordu kendini. Zihnindeki aynalardaki görüntüleri bastırmayı öğreniyordu.
Jasper gün geçtikçe gelişme kaydediyordu. David Caine kardeşinin genelde insanların kullandığı
anlamıyla 'normal' olamayacağını biliyordu, ama zaman içinde Jasper'ın şimdiye kadar yaşamadığı bir
huzura kavuşacağını da biliyordu. Caine kardeşinin akıl sağlığının gelecekte daha iyi olacağını
görmüştü HerAn'da. Ama zaten Jasper'ın gözlerine bakınca iyi olacağı anlaşılıyordu.
Beşinci gün Nava artık tedirgin olmaya başladı. O sabah güneş doğduğunda kendine gelerek
uyandı. Jasper ve David uyuyorlardı. İkisi de geldiklerinden beri evden çıkmamışlardı. İkisi de bu
konuda hiçbir şey dememişti, ama Nava onların bu zayıf halinde kendisine göz kulak olduklarının
farkındaydı. Aynen Nava'nın onlara göz kulak olduğu gibi.
Saklı Kütüphane 230 www.e-kitap.us