Page 229 - Olasılıksız
P. 229

ameliyat masası vardı. Masanın yanında da ekipman ve onları bekleyen orta yaşlı bir kadın vardı.
                    Lukin ve Kozlov hiç beklemeden Nava'nın baygın bedenini ameliyat masasına yatırdılar. Caine ve
               Jasper hemen uzaklaşarak Lukin'in işini yapmasına izin verdiler. Lukin, Rusça konuşarak Nava'nın
               durumunu anlatıyordu kadına. O da Nava'ya bir takım aletler takmaya başladı.
                    Nava'nın kan basıncı düşüktü ve daha da düşüyordu. Kalp ritmi de yavaşlıyordu. Nava'nın
               yaralarına bakarken, Lukin ile Caine’in hemşire olduğunu anladığı kadın Rusça konuştular. Sonunda
               Lukin duraksadı. Hemşire ona baktı, sonra da Nava'ya döndü; ama artık hızlı hızlı konuşmuyorlardı.
               Sanki her saniye önemliymiş gibi hareket etmiyorlardı artık. "Ne oldu?" diye sordu Caine,
                    Lukin onu umursamadı, hemşire ise Caine’e bakıp işine döndü.
                    "Ne?" dedi neredeyse bağıran Caine.
                    Elleri kan içinde kalmış Lukin sessizce bir şeyler fısıldadı ve Caine’e doğru geldi.
                    "Çok fazla kan kaybetti. Kurtarabileceğimizi sanmıyorum."
                    "Kan verin."
                    Doktor, bir an için yere, sonra yine Caine’e baktı. "O RH{-] kanı." "Eee?"
                    "Yani yalnızca O RH (-) kan alabilir, elimizde yeterince yok. Çok nadir bir kan grubu bu. Özür
               dilerim."
                    Caine geriye çekilip yumruklarını sıktı. Bir yolu olmalıydı. Olmalıydı. Dur...ne düşünüyordu ki? Bir
               yolunu bulabilirdi. Caine gözlerini kapadı ne yapması gerektiğini görmek için. Ama bir şey olmadı. Bir
               tek gözlerinin önünde renkli noktalar uçuştu.
                    "İyi misi-"
                    "Sus da odaklanayım!" diye bağırdı Caine.
                    Kendini bırakıp hatırlamaya çalıştı. Ağacı gördüğü ve  HerAn'a girdiği yeri...ve sanki hep
               oradaymış gibi sonsuza dek uzanan olasılıklarıyla, yine geldi gözünün önüne. Dallara baktı, her bir
               yolu izledi, sonunda da buldu.
                    O kadar barizdi ki. O, karmaşık bir cevap aramıştı, ama cevap basitti. Caine gözlerini açıp döndü
               ve kollarını göğsünde birleştirmiş onları seyreden Kozlov'a baktı.
                    Caine, Lukin'e döndü. "Onun kan grubu O RH(-)," dedi Kozlov'u işaret ederek. "Ondan alın."
                    "Ama...tehlikeli olabilir, o kadar çok kan kaybetti ki..." doktor kendinden emin değil gibiydi.
                    Kozlov, Caine’e baktı. "Kan verirsem çıkarım ne olacak?" diye sordu sakin bir sesle.
                    Caine gözlerini kırpıştırdı. Bir dakika içinde kan vermeye başlamazlarsa Nava'nın ölme olasılığı
               yüzde  89.532'di. Bu dev  korumayla tartışacak zamanı yoktu. Nava'nın masada duran tabancasını
               kapıp ateş etti. Mermi Kozlov'un kulağını sıyırıp akasındaki duvara saplanınca, Caine silahı Kozlov'a
               doğrulttu.
                    "Yaşamana izin veririm," dedi Caine.
                    Kozlov tartışmadı, Lukin'e doğru gidip gömleğinin kolunu sıyırdı. Hemşire onu hazırladı, kolunu
               alkolle silince oda birden koktu. Kadın iğneyi sokarken Kozlov biraz yüzünü buruşturdu. Caine
               gözlerini kapadı ve rahatlayarak iç geçirdi. Nava'nın kurtulma olasılığı yüzde 98.241'di. Biri omzunu
               tuttu. Caine gözlerini açınca Jasper'ın gülümsediğini gördü.
                    "Seninle gurur duyuyorum ufaklık. Yapabileceğini biliyordum."
                    Caine de gülümsedi ikizine ve elini sıkıp yine gözlerini kapadı. Birden, çok ama çok yorgun
               hissetti kendini. Caine  artık gelecek  konusunda endişeli değildi. Endişelenmesine gerek  yoktu...her
               şey kontrol altındaydı.












               Saklı Kütüphane                             229                                 www.e-kitap.us
   224   225   226   227   228   229   230   231   232   233   234