Page 224 - Olasılıksız
P. 224
Nava derin derin nefes alarak kapıya yaslandı. Koridor boyunca iki defa durup dinlenmek
zorunda kalmıştı. Sol ayağı ağırlaşmıştı. Attığı her adımda mide bulandırıcı bir şekilde kan fışkırdığını
duyabiliyordu. En azından çizmesinin demir ucu yüzünden mermi hâlâ ayağındaydı ve çıkış yarası
yoktu, yani kanı oluk oluk boşalmıyordu.
Kan kaybından bayılmadan önce ne kadar ayakta kalabileceğini düşündü. En fazla onbeş dakika.
Neyse yakında öğrenecekti zaten. Son bir nefes aldı, olabildiğince dik durarak zorladıysa da kapı
açılmadı. Cebinden adamın parmağını çıkarıp tarayıcıya bastırınca da hiçbir şey olmadı.
Kahretsin. Elektronik kilitler de işlemiyordu. İki adım geri çekildi. Sırt çantasından çıkardığı
tabancayla kapı koluna üç el ateş etti. Kapıdan geçip koridor boyunca ağır aksak yürümeye devam
etti. Geldiği yöne doğru gidiyordu. Aydınlıkken rahatsız edici olan bu koridor, ışıklar sönünce korkunç
ve klostrofobikti. Burada, yerin on metre altında, ölmek istemiyordu.
Odaklanmalıydı, Caine’e odaklanmalıydı. Hedefine, amacına.
Sonunda duvarda üzerinde D Blok yazan bir levha gördü -yaklaşıyordu. Güvenlik sistemine ilk
baktığında David'i kardeşinden bu kadar uzağa koymaları garibine gitmişti. Aslında, Jasper D6'deydi,
David de hemen yanı başındaydı.
En yakınındaki kapıya yaslanıp nefes aldı. D6'daydı. Neredeyse gelmişti. Derin bir nefes verip,
yoluna devam etti. Hava ağırlaşmasına rağmen birden Nava soğuktan ürperdi; kan kaybından
üşümeye başlıyordu.
Bir adım daha atmaya zorladı kendini... sonra bir adım daha. D8. Bir adım daha. Yaklaşıyordu.
Koridorun sonundaki odaya sürükledi kendini ve son damla adrenalin sayesinde birden enerji hissetti.
D10'un dibindeydi, silahını kaldırdı.
Caine bu odada olmalıydı. Mutlaka burada olmalıydı. Çünkü eğer değilse, İkisi de buradan sağ
çıkmayacaktı. Kapıya nişan alıp, ateş etti.
▲
Caine gözlerini açmaya çalıştı ama zaten gözleri açıktı. Beyninde inanılmaz bir ışık gördü.
Gözlerini kapamak istediyse de kollarını kıpırdatamadı. Gözlerini bile kırpamıyordu. Paralize olmuştu.
Hayır dur., paralize olsa yine de gözlerini kırpabilirdi, değil mi?
Bir inleme duydu, sonra da kendisinin inlediğini anladı.
"David konuşabiliyor musun?" diye sordu bir kadın. Onu tanıyordu, o...
"Ben Nava, Caine. Seni buradan çıkartacağım."
Nava...onu kurtarmıştı...arkadaşına götürmüştü...sonra bir şey olmuştu...önemli bir şey. O kadar
aklı karışmıştı ki, sanki beyninde pamuk vardı. Işık vardı.-.biri parmaklarıyla yüzüne dokundu, göz
kapaklarına. Bir metalik klik sesi duyulunca artık göz kapaklarını oynatabildiğini fark etti. Şimdi de sol
göz kapağını oynatabiliyordu. Göz kapakları sanki kuruyup katılaşmış gibi acıyordu. Acıya rağmen
gözlerini kapayabilmek çok güzel bir şeydi.
"Ah!" dedi birden sol kolunda bir sancı hissedince.
"Pardon, kolundaki iğneyi çıkarıyorum," dedi özür dileyerek Nava. "Neredeyse çıktı."
Biraz daha acıdı canı. İğne çıkınca koluna kan geldi. Kanamayı durdurmak istercesine kolunu
bükmeye çalıştığında soğuk metal bileklerini kesti. Diğer kolunu da denedi, aynı şekilde o kolu da
bağlıydı. Ayakları ve bacakları da metal şeritlerle bağlanmıştı. Hatırlamaya başladı....yakalanmıştı...bu
odada uyanmıştı, sandalyeye bağlıydı.
Çevresine bakındı. Nava onunla ilgileniyordu, başının üstünde bir çift gözlük vardı. Masanın
üstüne koyduğu bir ışıktan oda aydınlanmıştı. Gölgeler vardı her yerde. Nava göremeyeceği bir yere
Saklı Kütüphane 224 www.e-kitap.us