Page 71 - Olasılıksız
P. 71
Her şey donup kalıyor, duruyor.
Doc ve arkadaşı, tüm diğer müşteriler heykel gibi hareketsiz kala kalıyor, kan damlacıkları
havada yağmur gibi asılı kalıyor. Sonra yavaşça her şey hareket etmeye başlıyor. Ama bir şeyler
garip. Caine biranda her şeyi tersine doğru, geri çekimdeymiş gibi gördüğünü anlıyor.
(yüzde 98.3667'lik bir olasılık)
Kırmızı damlacıklar kaynaklarına geri dönüyor. Yaralar küçülüp iyileşiyor. Yaralar iyileşirken
Caine'in yüzünün önünden uçarak geçen minnacık cam parçaları lokantanın girişindeki dev camın
artık boş olan çerçevesine doğru uçuşuyor.
(yüzde 94.7341’lik bir olasılık)
Hızla hareket ediyorlar, bir kamyonetin çarpık çurpuk kalıntıları düzelerek, hızla, ters yönde
lokantadan dışarı çıkıyor. Kamyonet yok, minik cam parçacıkları birleşiyor dev bir bulmaca gibi...
birleşince dev pencere yeniden oluşuveriyor.
Caine'in bir an için nefesi kesildi.
Doc ve arkadaşı karşısında oturuyorlardı, aynen normalde oldukları gibiydiler. Caine tabağına
baktı; kan gölü de yok olmuştu, yalnızca döktüğü bir damla ketçap vardı. Şaşkınlıktan ağzı açık kalan
David'in parmaklarının arasından kayan patates kızartması yere düştü.
"David? David?" diyordu Doc. Genelde gülen yüzünden endişeli olduğu okunuyordu. "İyi misin?"
"Ne?" dedi Caine sanki bir uykudan uyanırmış gibi başını sallayarak. "Ne oldu?"
Kan... çok fazla kan
"Bir an için gidip gelir gibi oldun," dedi Doc Caine'e bakarak.
Caine hızlıca gözlerini kırpıştırarak Doc'a baktı; ama bir tek yüzünden aşağıya oluk oluk akan
kanı görebiliyordu. Caine titreyen ellerinden birini Doc'a doğru uzattı. Doc hareket etmedi. Caine
kendini hazırladı, ıslak, yapış yapış, o hiçbir şeye benzemeyen kanı hissedecekti. Ama titreyen
parmakları Doc'un yüzüne değdiğinde bir tek hafif hafif uzamaya başlamış sakallarını hissetti. Kan
yoktu.
"Yağmur Adam?" dedi Doc bu sefer daha yavaş bir sesle. Sanki yan odada uyuyan vahşi bir
Kaplan vardı da, gürültü edip onu uyandırmaktan çekiniyordu. Birden Caine her şeyi anladı. Kamyonet
dev camdan içeri girmiş ve hepsini öldürmüştü. Ölmüşler miydi? Hayır, yaşıyorlardı. Kafasını
toparlayamıyordu sanki, karma karışıktı düşünceler. Hayır ölmemişlerdi - öleceklerdi. Kamyonet
camdan içeri girecekti. Bir tek sorun vardı - kamyonet yanlışlıkla camdan içeri girince onlar burada
oturuyor olacaklar mıydı?
(yüzde 94.7341 'lik bir olasılık)
"Buradan kalkmamız lazım," diye fısıldadı sesi zar zor çıkan Caine.
"Neden?" diye sordu Doc.
"Kamyonet... kan," dedi Caine ne kadar saçmaladığının farkına varmayarak. "Eğer buradan
kalkmazsak öleceğiz."
"Olur David. Tamam," dedi Doc. Aklını kaçırmış biriyle konuşur gibi yavaş konuşuyordu, "Hesabı
ödeyeyim, gideriz. Tamam mı?"
Caine başını salladı. "Hayır. Olmaz. Şimdi gidelim!" dedi sesi yükselerek. Biliyordu; doğru kelime
buydu değil mi? Biliyordu olacakları. Bir şekilde biliyordu on saniye içinde ölme olasılıklarının yüzde
94.7341 olduğunu; bir şekilde biliyordu.
"Bence derin bir nefes alıp rahatlasan iyi olacak," dedi papyonlu. "Etraftakileri rahatsız
ediyorsun."
Caine gözlerini kapayıp düşünmeye çalıştı. Aklı karışmıştı, normalden farklıydı. Şizofren nöbeti mi
geçiriyordu? Her şey sanki gerçekmiş gibiydi; ama zaten Jasper da aynen öyle olacağını söylememiş
miydi? Yine de zihninin içinde bağıran bir ses ona beş saniyesi olduğunu söylüyordu. Bir anda Caine
karar verdi. Gözlerini açıp ayağa kalktı.
Saklı Kütüphane 71 www.e-kitap.us