Page 73 - Olasılıksız
P. 73

Caine adamın gözlerinin içine bakınca gördüğü hoşuna gitmedi. "Bir şey olduğu yok. Gözümün
               ucuyla kamyoneti gördüm. Hepsi bu. Şimdi bırakın gideyim." Papyonlu yavaşça bıraktıysa da Caine'in
               kolunu, gözlerindeki ifade değişmedi. Caine Doc'a döndü. "Sizi sonra ararım,"
                    Papyonluya döndü. "Güle güle Profesör."
                    "David resmiyete gerek yok - adım Peter."
                    Caine bir cevap verme zahmetine katlanmadı. Yürüyerek oradan uzaklaştı.


                                                             ▲

                    Caine kaç saat şehrin sokaklarında dolaştığını bilmiyordu. Sokaklar, caddeler boyunca yürüyüp,
               trafik lambalarındaki ışıklara göre yön değiştirdi. Yürürken lokantada yaşadıkları sürekli aklından geçip
               duruyordu.
                    Bunun mantıklı bir açıklaması yoktu. Ama bu da tam olarak doğru değildi, değil mi? Aslında
               birçok mantıklı, akla yatkın açıklama vardı, ama o bunu itiraf etmek istemiyordu: Nöbetleri önlemek
               için aldığı ilaç onu uçurumun kenarından aşağıya itmişti, yani aklını kaçırmıştı, deliriyordu. Bu şizofren
               olduğunun bir belirtisiydi, çok gerçekçi halüsinasyonlar görüyordu.
                    Ama bu olay olmuştu. İsten kapkara olmuş kıyafetlerine bakınca bunun gerçekten olduğu belliydi,
               değil mi? Ama, ya bu da bir yanılsamaysa? Ya şehrin sokaklarında amaçsızca dolaşırken üzerindeki
               kıyafetlerin is kaplı olduğunu düşünüyorsa ve aslında tertemiz  kıyafetler varsa üstünde?  Acaba bu
               daha mantıklı değil miydi...? Bunu aklına getirmek bile istemiyordu. Neden olmasın ki aslında?
               Kelimeyi söyleyecekti - önsezi, öngörü.
                    Demek buydu başına gelen.
                    Hangisi daha akla yatkındı - deli olduğu mu, psişik olduğu mu? Kendini toparlamalıydı. Biriyle
               konuşması gerekiyordu. Yolun  karşısına geçti ve  cep telefonuna baktı. Üç  cevapsız arama vardı.
               Aslında cevap verememiş değildi, cevap vermemişti, kaçınmıştı.
                    İnsan delirirken kimi arar? Bunun tek bir doğru cevabı vardı. Caine telefon defterine girdi, ismi
               buldu ve aradı. Tek bir çalıştan sonra açıldı telefon.
                    "Merhaba, ben Jasper. Sinyal sesinden sonra mesaj bırakın. Bip."
                    Caine bir mesaj bırakmayı düşündü, ama sonra  caydı bundan. Ne diyecekti ki? Jasper  ben
               keçileri kaçırıyorum. Berni arasana. Telefonunu kapadı. Telefon titreşmeye başladı. Cevap vermeden
               kimin aradığına baktı; Nikolaev olmadığından emin olmak istiyordu. Numarayı tanımıyordu, ama
               Columbia'dan biri arıyordu belli ki.
                    "Alo?" dedi Caine çekinerek.
                    "David sana ulaşabildiğime memnun oldum. Benim, Peter."
                    Caine bir şey demedi.
                    "Dinle, hemen konuya gireceğim.  İlgini çekebilecek bir proje var elimde.  İkibin dolar
               kazanabilirsin."
                    Caine birden durdu. "İkibin mi dediniz?"
                    "Evet."
                    "İlgileniyorum o zaman."
                    "Şu anda bir proje üzerinde çalışıyorum, senin de bu iş için iyi bir aday olduğunu..."
                    Caine tavana baktı ve yüzden geri  saymaya başladı.  İğnelerden nefret ediyordu; ama  buna
               değerdi, çünkü birkaç dakika sonra ikibin doları olacaktı. Laborant iğneyi çıkarıp, koluna gazlı bezle
               bastırdı.
                    "Bir dakika öyle tut," dedi elindeki üç tüp kana etiket yapıştırırken Caine'le fazla ilgilenmeyerek.
               Caine kendisine ne söylendiyse onu yaptı, bu günün bittiğine memnundu. Daha önce bir gün içinde bu





               Saklı Kütüphane                              73                                 www.e-kitap.us
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78