Page 96 - Olasılıksız
P. 96
girecek ve evliliği de bitecekti. İş adamının iki ay içinde ölmesi gerekiyordu, ama hastaneye gittiğinde
doktor kalp ritmindeki bir bozukluğu tespit edecekti. Kalbinden rahatsızlanmasını önlemek için hemen
bir ameliyata alacaklardı ve o da ölümcül bir kalp krizi geçirmeyecekti. Yaşlı kadının, metroya
giderken, düşüp kalçasını kırması gerekiyordu, ama şimdi hiçbir şey olmayacaktı. Esmer kadın da terfi
etmesine yarayacak bir iş yemeğine katılamayacaktı.
Caine bir anda tüm bunları gördü, sonra da birden zihninden silindiler. Sanki kalbi yerinden
fırlayacakmış gibi oldu. Yüzünden oluk oluk ter akmaya başladı. Gözlerinin kapalı olduğunu fark
edince açmaya zorladı. Yumruklarını da sıkmamaya çalıştı. Derin derin nefes al, derin derin, sonra da
ne olduğunu anlamaya çalış. Bu önsezi miydi? Daha önceden olacakları mı görmüştü? Hayır, hayır.
Bu sadece gündüz gözüyle görülmüş bir rüyaydı. Jasper'la küçükken oynadıkları bir oyunu hatırlatan
bir rüya. Küçükken sokaktan geçen insanları seçip onlara gün içinde ne olacağını tahmin etmeye
çalışırlardı.
Derin derin nefes al, derin derin. Evet, işte aradığı cevabı bulmuştu. Gün içinde rüya alemine
dalmıştı, hepsi bu. Zaten şimdi her şey bulanıklaşıyordu. İş adamı, işçiye bağırırken döndü ... sonra da
dünyası karardı. Serin bir karanlık kapladı Caine'in her yanını.
Zonkluyordu. Sanki kalbinin her atışında, beyni de ritme uygun bir şekilde büyüyüp küçülüyordu.
Gözlerini açtı. Sırt üstü yerde yatıyordu ve çevresine doluşan insanların yüzlerine bakıyordu.
"Galiba kendine geliyor," dedi dolgun bir sarışın.
"İyi misin adamım?" diye sordu zenci bir adam.
Caine ayağa kalkmaya çalıştı, ama biri onu geri itti.
"Kalkmasına izin vermeyin. Sırtını incitmiş olabilir," dedi kalabalığın arkalarından bir adam.
"Sen olduğun yerde yat ahbap" Yine zenci adam konuşuyordu; galiba onu yerde tutan da
adamdı. "Acil yardım ekibi yolda."
Caine gözlerini kapadı. Tüm bu konuşan insanların yüzlerini görmek midesini bulandırıyordu.
Karanlık daha iyiydi, o da tanıdık karanlığa gömüldü.
Git Ailce'e sor. Neden 5 metre boyundaymış?'
"Eee?" Forsythe'ın sesi cızırtılı geliyordu kulaklığından.
"Bakıyoruz. Ama durumuna bakılırsa kaldırımda yığılıp kalmış hepsi bu," dedi Grimes önündeki
monitörlere bakmak için dönerek. Sağ alt köşedeki ekranlardan birinde olay tekrar tekrar oynuyordu ve
Grimes bunu en az on kere seyretmişti, ama bir daha seyretmekten kendini alıkoyamıyordu.
"Bana tam olarak ne olduğunu anlat."
"Hedef bir anda durdu, sonra da bir adam ona çarptı; hedef de dengesini kaybedip dev bir karıya
çarptı; o da, torbasındaki meyveleri düşürdü. Karının meyveleri insanların ayaklarına takıldı. Hedef de,
çevresindekilere bakıp başını tuttu, sonra da düştü."
"İyimi?"
"Gayet iyi, gerçi başı feci zonkluyordur herhalde. Biri ambulans çağırmış, ama herifin ambulansa
binmeye niyeti yok. Radyolarını dinledim, pratisyen doktor adamın iyi olduğunu söyledi; başını çarpmış
hepsi bu."
"Birkaç defa daha seyret görüntüleri ve başka bir şey gözüne çarparsa bana haber ver. Bu arada
peşinden ayrılma sakın."
"Tamam efendim, baş üstüne efendim." Grimes askerlerle dalga geçmekten büyük zevk alırdı;
hele bir de bunu kullanıp Dr. Jimmy'yi de sinir edebildiğinde keyfine diyecek yoktu. Grimes, Dr. ,Jimmy
on saniye kadar hiçbir şey demeyince onu sinir ettiğini anladı. Grimes eğer bu görüşmeyi kayıttan
bulup da arka plandaki sesleri kısıp, Dr. Jimmy'nin sesini yükseltirse onun içinden küfrettiğini
duyabileceğine iddiaya girerdi. Buna bir bakacaktı zamanı olduğunda.
"Şimdi nerede peki?"
"Evine doğru yürüyor. Onu kamyonetle takip ediyoruz, Vaner ise yaya takipte. Birkaç uydudan
Saklı Kütüphane 96 www.e-kitap.us