Page 92 - Olasılıksız
P. 92

"Başa çıkamayacağım bir dert  açmadım," dedi  Caine bu sözleriyle kardeşini avutabileceğini
               umarak.
                    "Herhalde bu yüzden Ruslar, yüzümü kum torbası olarak kullandılar."
                    "Seni ben mi sandılar?"
                    Caine parmaklarına baktı. Bir sonraki  soruyu nasıl soracağını bilemiyordu. "Peki...beni neden
               eşek sudan gelene kadar dövmek istediklerini de söyledi mi Kozlov?"
                    "Çinlilerle ilgili bir şeyler zırvaladı."
                    "Boku yedim." Nikolaev'in nasıl hemen haberi olmuştu ki Billy Wong'un yerinde oynadığından?
               Diğer oyunculardan biri gammazlamıştı herhalde. "Nasıl özür dileyeceğimi bilemiyorum."
                    Jasper elini salladı. "Bunun olacağını bilemezdin ki."
                    "Evet, ama yine de... Belki de birkaç günlüğüne şehirden ayrılsan iyi olur. New York bu aralar
               benim için pek de güvenli bir yer değil... ya da bana tıpatıp benzeyenler için."
                    "Ben de aynı şeyi düşünüyordum. Yarın Philadelphia'ya giderim," dedi Jasper yavaşça burnunu
               kaşıyarak. "Sen de benimle gelsene."
                    "Keşke gelebilsem, ama  Dr. Kummar'ın testlerini tamamlamak için burada  kalmam gerek. Bu
               nöbetleri durdurmak için verdiği ilaç işe yarıyor gibi."
                    Jasper başını salladı. "Şehirden çekip gitmen gerek."
                    "Yapamam." Caine ayağa kalkıp parmaklarıyla saçını düzeltti. "Eğer nöbetlerimi kontrol altında
               tutamazsam bir hayatım olamaz. Bu benim son şansım."
                    "O herif seni öldürürse de bir hayatın olmayacak."
                    "Yaa? Ben bunu nasıl akıl edemedim acaba?" diye diklendi Caine.
                    "Bana baksana sen, yardımcı olmaya çalışıyorum."
                    Bir an için iki kardeş de bir şey demedi. Sessizliği bozan Caine oldu.
                    "Özür dilerim Jasper, artık uçurumun  kenarına geldim de. Her  şey yolunda gitseydi, para  işini
               halledecek bir  iş bulurdum.  Sağlığım, derken  şu  garip..." Caine cümlesini  bitirmedi. Lokantada
               olanlardan söz etmek istemiyordu. "Neyse, yani anlayacağın keçileri kaçırıyorum galiba."
                    Caine bir  sandalyeye attı kendini. Her  şey üstüne  üstüne geliyormuş gibiydi.  İkizinin dağılan
               yüzüne bakınca, hayat tüm gerçekliğiyle çok fazlaydı onun için.
                    "Haydi yatalım," dedi Jasper kanepeye uzanıp gözlerini kaparken. "Kim bilir? Belki de uykunda
               rüya görürsün, vahiy gelir. Böyle garip şeyler oluyor insanlara.'
                    "Tabii," dedi Caine lokantada olanları düşünerek. "Oluyor."
































               Saklı Kütüphane                              92                                 www.e-kitap.us
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97