Page 704 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 704

Bugün Miller'›n kendisi de, 1953 y›l›nda düzenledi¤i de-
                                                                                       neyin hayat›n kökenini aç›klamaktan çok uzak oldu¤unu
                                                                                       kabul etmektedir.


                                                                                         Ayrıca deney sonucunda ortaya bol miktarda
                                                                                    sağ-elli amino asit çıkmıştı.     208  Yalnızca bu amino
                                                                                    asitlerin varlığı bile evrim teorisini kendi mantığı

                                                                                    içinde çürütmeye yeterliydi. Çünkü sağ-elli amino
                                                                                    asitler, canlı yapısında kullanılamayan amino asit-
                                                                                    lerdi. Sonuç olarak Miller'ın deneyindeki amino

                                                                                    asitlerin oluştuğu ortam, canlılık için elverişli de-
                                                                                    ğil, aksine ortaya çıkacak işe yarar molekülleri
                                                                                    parçalayıcı, yakıcı bir asit karışımı niteliğindeydi.
                                                                                         Tüm bunların gösterdiği tek bir somut gerçek
                  vardır: Miller Deneyi canlılığın ilkel dünya şartlarında tesadüfen meydana gelebileceği iddiasını destekle-

                  memektedir. Deney, amino asit sentezlemeye yönelik bilinçli ve kontrollü bir laboratuvar çalışmasıdır. Kul-
                  lanılan gazların cinsleri ve karışım oranları amino asitlerin oluşabilmesi için en ideal ölçülerde belirlenmiş-
                  tir. Ortama verilen enerji miktarı, ne eksik ne fazla, tamamen istenen reaksiyonların gerçekleşmesini sağ-

                  layacak biçimde titizlikle ayarlanmıştır. Deney aparatı, ilkel dünya koşullarında mevcut olabilecek hiçbir
                  zararlı, tahrip edici ya da amino asit oluşumunu engelleyici unsuru barındırmayacak biçimde izole edil-
                  miştir. İlkel dünyada var olan ve reaksiyonların seyrini değiştirecek hiçbir element, mineral ya da bileşik
                  deney tüpüne konulmamıştır. Oksidasyon nedeniyle amino asitlerin varlığına imkan vermeyecek oksijen
                  bunlardan yalnızca birisidir. Kaldı ki, hazırlanan ideal laboratuvar koşullarında bile, "soğuk tuzak" (cold

                  trap) denen mekanizma olmadan amino asitlerin aynı ortamda parçalanmadan varlıklarını sürdürebilme-
                  leri mümkün değildir.
                       Gerçekte Miller Deneyi'yle evrimin, "canlılığın bilinçsiz tesadüfler sonucu ortaya çıktığı" şeklindeki id-

                  diası da çürümüştür. Çünkü deney, amino asitlerin ancak tüm koşulları özel olarak ayarlanmış bir labora-
                  tuvar ortamında, bilinçli müdahalelerle elde edilebileceğini göstermektedir.
                       Miller Deneyi, Türkiye'deki bazı kaynaklarda hala önemli bir bilimsel bulgu gibi gösterilse de, aslında
                  evrimci otoriteler tarafından terk edilmiş durumdadır. Son yıllarda Batılı bilim dergilerinde deneyin haya-
                  tın kökenini açıklamak yönünden bir anlam ifade etmediği belirtilmektedir. Örneğin 1998'in Şubat ayında

                  yayınlanan ünlü evrimci bilim dergisi Earth'deki "Yaşamın Potası" başlıklı makalede şu ifadeler yer alır:

                       Bugün Miller'ın senaryosu şüphelerle karşılanmaktadır. Bir nedeni, jeologların ilkel atmosferin başlıca karbon-
                       dioksit ve azottan oluştuğunu kabul etmeleri. Bu gazlar ise 1953'teki deneyde (Miller Deneyi'nde) kullanılan-
                       lardan çok daha az aktifler. Kaldı ki, Miller'ın farz ettiği atmosfer var olmuş olabilseydi bile, amino asitler gibi
                       basit molekülleri çok daha karmaşık bileşiklere, proteinler gibi polimerlere dönüştürecek gerekli kimyasal de-

                       ğişimler nasıl oluşabilirdi ki? Miller'ın kendisi bile, problemin bu noktasında ellerini ileri uzatıp, "bu bir sorun"
                       diyerek şiddetle iç çekmekte, "polimerleri nasıl yapacaksınız? Bu o kadar kolay değil...       209

                       Görüldüğü gibi, Miller'ın kendisi dahi bugün deneyinin, yaşamın kökenini açıklama adına bir anlam
                  ifade etmediğinin farkındadır. National Geographic'in Mart 1998 sayısındaki, "Yeryüzündeki Yaşamın Köke-
                  ni" başlıklı makalede ise, konuyla ilgili şu satırlara yer verilir:

                       Pek çok bilim adamı bugün, ilkel atmosferin Miller'ın öne sürdüğünden farklı olduğunu tahmin edi-
                  yor. İlkel atmosferin, hidrojen, metan ve amonyaktan çok, karbondioksit ve azottan oluştuğunu düşünü-
                  yorlar. Bu ise kimyacılar için kötü haber! Karbondioksit ve azotu tepkimeye soktuklarında elde edilen or-
                  ganik bileşikler oldukça değersiz miktarlarda. Koca bir yüzme havuzuna atılan bir damla gıda renklendi-

                  ricisiyle aynı oranda bir yoğunlukta... Bilim adamları, bu derece seyrek çözeltideki bir çorbada hayatın or-
                  taya çıkmasını hayal etmeyi bile güç buluyor.         210
                       Kısacası, ne Miller Deneyi ne de başka hiçbir evrimci çaba, yeryüzünde hayatın nasıl oluştuğu sorusu-
                  nu cevaplayabilmektedir. Tüm araştırmalar, hayatın rastlantılarla ortaya çıkmasının imkansızlığını ortaya






                702 Yarat›l›fl Atlas›  Cilt 2
   699   700   701   702   703   704   705   706   707   708   709