Page 131 - Dinsizliğin İlkel Mantığı
P. 131
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR) 129
daha çok etkilenen daha hassas bir yapı sergilemesi oldukça
olağan karşılanır. Kadın da kendisi için seçilen bu modeli sor-
gusuz sualsiz kabullenip yaşamaya başlar.
Bu ağlama tavrı, bir acizlik ve iradesizlik olarak algılanmaz.
Kimse bu tavrı benimseyen diğer insanları kınamaz ve yadırga-
maz. Aksine, günlük hayatın her alanında bu ahlaka özendire-
cek ve bunu güzel gösterecek malzemelerle sunulur. Filmlerin,
TV programlarının, dergilerin genelde işlediği ana tema budur.
Her birinde toplumda büyük ilgi ve beğeni uyandıran "acıklı",
dramatik sahneler ve acılarını, mutluluklarını, sevgilerini dile
getirerek ağlayan insanlar yer alır. Duygusal insanlar, kendi
ruhlarını yansıttığı için bir anlamda "kendilerini buldukları" bu
melankolik ortamdan çok hoşlanır ve tüm yaşamlarını bu tel-
kinleri alarak geçirirler.
Artık ağlamak o kadar hayatlarına yerleşmiştir ki, kendile-
rini yakından ilgilendirmeyen olaylar dahi ağlamaları için bir se-
beptir. "Acıklı" bir ses tonu ile anlatılan bir haberi dinlerken
de, dramatik bir film izlerken de ağlamakta sakınca görmezler.
Hatta neşe ve mutluluk verici olaylar karşısında bile ağlamaya
başlarlar. Söz gelimi hediye alan, okuldan mezun olan, evlenen,
çocuk sahibi olan, çocuklarının başarılarını duyan her duygusal
insan niye yaptığını bir kez olsun dahi sorgulamadan ağlar.
Bu mantığı alarak yetişen insanlar, bir süre sonra ağlamanın,
aynı zamanda gerektiğinde kullanılabilecek önemli ve güçlü bir
silah olduğunu da fark ederler. Gerçekten de cahiliye sistemin-
de ağlamak, normal şartlarda elde edilemeyen bazı şeylerin sa-
mimiyetsiz yollarla elde edilmesi için uygulanan en etkili yön-
temlerden biridir. Çünkü ağlama, cahiliye toplumunda acıma