Page 259 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 259

TAKRİZLER                                                                                                                                            261

           razı olan Mücahidleri, Erhamürrâhimîn olan Allah-u Zülkerim Teâlâ ve
           Tekaddes Hazretleri bırakır mı? O Fedai kulunu Lütf ve Kereminden,
           İnayet ve Merhametinden mahrum etmek şanına -hâşâ- yakışır mı?

                  İşte Bedîüzzaman, bu müstesna Tecellinin en parlak misalidir.
           Bütün ömrü boyunca mücerred yaşadı. Dünyanın bütün meşru lezzet-
           lerinden  tamamen  mahrum  kaldı.  Bir  yuva  kurmak  ve  orada
           mes'ud bir aile hayatı geçirmek sevdasına düşmeye vakit ve fırsat
           bulamadı. Fakat Cenab-ı Hak, kendisine öyle şeyler İhsan etti ki,
           fâni kalemlerle tarif olunamayacak kadar muazzam ve muhteşem-
           dir.
                  Bugün, dünyada hangi bir aile reisi -manen- Bedîüzzaman
           Hazretleri kadar mes'uddur?! Hangi bir baba, milyonlarla evlâda
           sahib olmuştur?! Hem de nasıl evlâdlar!!.. Ve hangi bir Üstad, bu
           kadar Talebe yetiştirebilmiştir?

                  Bu Kudsî ve Ruhî Rabıta -Biiznillah-i Teâlâ- dünyalar durdukça
           duracak ve Nurdan bir sel halinde Ebediyetlere kadar akıp gidecektir.
           Çünki bu İlahî Dava, Kur'an-ı Kerim'in Nur deryasında tebellür eden bir
           varlık  olduğu  gibi,  Kur'andan  doğmuş  ve  Kur'anla  beraber  yaşaya-
           caktır...

              •   Şefkat ve Merhameti:

                  Büyük  Üstad,  Hak  ve  Hakikatı  tâ  çocukluğunda  bulmuştu.
           Kalbinin feryadını ve Ruhunun Münacatını dinlemek için mağaralara
           kapandığı günlerde bile, İbadet ve Taattan, Tefekkür ve Murakabelerden
           Feyiz ve Huzur almanın zevkine ermiş olan bir "Ârif-i Billah" idi.

                  Lâkin karanlık gece dalgalarını andıran korkunç küfür ve
           ilhad  kâbusunun  Müslüman  dünyasını  ve  dolayısıyla  memleketi-
           mizi kaplamak üzere olduğu o tehlikeli günlerde, yatağından fır-
           layan bir arslan gibi, yanardağları andıran bir kükreyişle Cihad
           Meydanına atıldı. Bütün rahat ve huzurunu bu Mukaddes Davaya
           feda etti. Ve işte bu Hikmete mebnidir ki; o günden beri her sözü
           bir dilim lâv, her fikri bir ateş parçası olmuş. Düştüğü gönülleri
           yakıyor.. hisleri, fikirleri alevlendiriyor...

                  Büyük Üstad'ın tam bir Uzlet ve İnzivadan sonra, tekrar İrşad ve
           cem'iyet hayatına atılması, aynen İmam-ı Gazalî'nin hayatında geçirmiş
           olduğu o mühim ve tarihî merhaleye benzemektedir.
   254   255   256   257   258   259   260   261   262   263   264