Page 159 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 159

SEKİZİNCİ  LEM’A                                                                                               161



           bir nefer iken, müşîriyet makamı Hizmetinde bulunmasıdır. İşte küçüklüğü
           ve  ehemmiyetsizliği  içindir  ki,  Hazret-i  Gavs,  öteki  Evliyaya  muhalif
           olarak  yalnız  işaretle  kalmayıp  -Sarahat  derecesinde-  parmağını  Onun
           başına basıyor.

                  Sergüzeşt-i  hayatımda  geçen  ve  çoğunu  gizlediğim  çok  Hârika
           Vâkıalar vardı. Kendimi hiç bir vecihle Keramete lâyık görmediğim için
           onları  bâzan  tesadüfe,  bâzan  da  başka  esbaba  isnad  ediyordum.  Şimdi
           kanaatım geliyor ki, o Hârikalar, Gavs-ı A'zamın bir Silsile-i Kerametini
           teşkil ederler. Demek Onun Duasiyle, Himmetiyle, Ona Kerameten ve bize
           İkram nev'inden, bir nevi İnayet-i İlâhiyyeye mazhar olmuşuz.

                  Ezcümle, ben menfî olarak İstanbul'a getirildiğim vakit bir zaman
           Meşihat-ı  İslâmiye  dairesinde  bulunan  Dâr-ül-Hikmet-il-İslâmiyedeki
           Hizmet-i  Kur'aniyeye  çalıştığım  için,  o  alâkadarlık  cihetinde:  Meşihat
           dairesi  ne  haldedir?  Diye  sordum.  Eyvah!  Öyle  bir  cevab  aldım  ki;
           Ruhum,- Kalbim ve Fikrim titrediler ve ağladılar. Sorduğum adam dedi ki:
           "Yüzer  sene  Envar-ı  Şeriatın  mazharı  olmuş  olan  o  Daire  şimdi  büyük
           kızların  lisesi  ve  mel'abegâhıdır."  İşte  o  vakit  öyle  bir  Hâlet-i  Ruhiyeye
           giriftar  oldum  ki,  dünya  başıma  yıkılmış  gibi  oldu.  Kuvvetim  yok,
           Kerametim yok, kemal-i me'yusiyetle ah vah diyerek Dergâh-ı İlâhiyeye
           müteveccih  oldum.  Ve  bizim  gibi  Kalbleri  yanan  çok  Zatların  hararetli
           ahları,  benim  âhıma  iltihak  ettiler.  Hâtırıma  gelmiyor  ki,  acaba  Şeyh-i
           Geylânî'nin  Duasını  ve  Himmetini,  Duamıza  yardım  için  istedim  mi,
           istemedim  mi?  Bilmiyorum.  Fakat  her  halde  o  eskidenberi  Nurlar  yeri
           olmuş  bir  yeri  zulmetten  kurtarmak  için,  bizim  gibilerin  ahlarını
           ateşlendiren  Onun  Duasıdır  ve  Himmetidir.  İşte  o  gece  meşihat  kısmen

                                                                ِ ِ
           yandı; herkes vâesefâ dedi. Ben ve benim gibi yananlar,   للّٰ  دمحْلَا  dedik.
                                                                 ه ُ ْ َ
           Zannederim  ki,  bu  fakir  millete  ikiyüz  milyon  zarar  veren  adliye
                                                              ِ
           dairesindeki yangında böyle bir mânâ var.   للّٰا   ءاشش   نا bu da bir Îkaz ve
                                                   ُ ه
                                                          َ
                                                             ْ
                                                        َ
           İntibahı verecektir. Ateş bâzan sudan ziyâde temizlik yapar.

                  Hakikatlı  bir  Lâtife  :  Sultan  Süleyman-ı  Kanunî,  kesretli  kırk
           çeşme sularını İstanbul'a getirdiği vakit, Şeyh-ül-İslâm Zenbilli Ali Efendi
           ona  demiş:  "Hilâf-ı  Şeriat  kanunları  avrupa'dan  getirdiğin  cihetle,
           İstanbul'a  öyle  bir  bok  sıçdın  ki;  o  getirdiğin  suların  cümlesi  üzerinden
           akıp geçse yüz senede temizliyemez."
   154   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164