Page 42 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 42

44                                                                                     SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ



                          HULÛSİ BEYİN BİR FIKRASIDIR

                 Aziz  Üstadım!

                 Ondokuzuncu Mektub'u bir mecliste ve bir Cuma Gecesi okumak
          niyetiyle  üzerime  almıştım.  Şiddetli  yağmurlu  bir  gece  idi.  O  mecliste
          okumak üzere elimi cebime koydum, o Mübârek Eser yerinde olmadığını
          hayretle gördüm. Eseri koyduğum ceb yırtık ve delik olmadığı gibi, ben de
          başka hiçbir yerde durmadığıma göre bu hale hayret etmemek kabil mi? O
          geceyi uykusuz geçirdim, müteessir oldum. Hazret-i Gavs'dan bu Mübârek

                               للّٰ
          Eseri istedim.  دمحْلا  ِ ِ ه    , ertesi günü, bu Eseri dinlemekle Namaza başla-
                       ُ ْ َ
          mış  olan  bir  muallim  vasıtasiyle  bulundu.  Şakır  şakır  yağmur  altında  ve
          çamur  içinde  bu  Mübarek  Eser  bulunsa  bile  artık  okunmayacak  derece
          olacağını  tahmin  edersiniz  değil  mi?  Şâyân-ı  hayret  ve  cây-ı  dikkat  ve
          medâr-ı  ibrettir  ki,  en  ufak  bir  leke  bile  olmamıştır.  Hâfız-ı  Hakikî,  o
          Mübârek  Eseri,  ona  mânen  ve  cidden  bağlı  olanlar  gibi  muhafaza
          buyurmuş. Hafîz ve Alîm ve Hakîm İsimlerinin zâhir bir tecellisi böylece
          lemean etmiş oldu.

                                                                   H  u  l  û  s  i
                                          * * *
                                                ِ
                                     ا


                                      ن
                 Mahrem  olan  Sırr-ı   ي   َطعَا    انا  da  cifr  ile  istihracım,  aynen
                                              ش
                                               َّ
                                          ْ ْ َ
          "Münâzarat Risalesi" nde "Bir Nur çıkacak, göreceğiz" diye Gaybî Müjde-
          lerdeki  gibi  İlhâmî  ve  Hak  bir  Hakikatı  fikrimle  tatbikatımda  bir  kusur
          vardı.  O  kusur,  beni  bir  zaman  düşündürüyordu.  "Münâzarat"  ve
          "Sünuhat"  gibi  Risalelerdeki  Müjde-i  Nuriyeyi,  Risale-i  Nur  halletti.
          Daire-i siyasiye  yerine,  yüksek bir Daire-i Nuriye ile o kusuru izale ettiği
          gibi,  mahrem  Sırr-ı   ي   َطعَا  ان ِ   ا da,  "Oniki,  onüç  sene  sonra  İslâmiyete
                             ا

                                    ش
                              ن
                                      َّ
                                  ْ ْ َ
          darbe  vuranların  başlarına  öyle  müdhiş  bir  patlayış  olacak  ki,  Kıyamete
          kadar  unutulmayacak"  meâlindeki  istihrac-ı  cifrî  çok  geniş  bir  dairede
          olduğu  halde,  Nur  Sırrının  aksine  olarak  dar  bir  dairede  ve  hususî  bir
          hükûmette tatbik etmek suretiyle fikrim o geniş daireyi ihâta edemeyerek o
          Hakikatın suretini değiştirmiş. Halbuki o istihracın gösterdiği aynı tarihte,
          o rejimin müessisi ve başı dünyadan göçtü, darbesini yedi. Ve aynı senede
          perde altında, bilinmeyen ve küre-i arzın ekserisini ve nev'-i beşerin kısm-ı
          âzamını istibdadı
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47