Page 259 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 259
262 MESNEVÎ-Î NURİYE
Hakikatını, Birinci Bab olarak, Kâinat Erkânından her bir Rükn ellibeş küllî
ve gayet zahir lisanla isbat ediyor.
TAKRİZ… … … … … … … … … … … … … … .. 64
KATRE'NİN HATİMESİ .. … … … … … … … 65-75
Müteferrik ve kısa, fakat çok lüzumlu ve mühim Hakikatlardan
bahseder. Başında "yeis, ucb, gurur, sû'-i zan" gibi nefsin dört hastalığını;
sonra dört Hakikatı ve daha sonra da "Katre"de Zikredilen Birinci Bab'daki
ٓ ِ
ِ
لِلّا َّلاا هىلا َلا Hakikatını ve devamı olarak Bâb-ı Sâni'de لِلّا ناحبس; Bâb-
ُ ه
ه
َ
َ َ ْ ُ
ِ
ı Sâlis'te دمحْلا; Bâb-ı Râbi'de بْكَا ُ ه ا لِلّ mertebelerini beyan ettikten
لِلّ
ه
ُ ْ َ
َ
sonra, NOKTA ve NÜKTE başlıklarıyla mevzu itibariyle birbirinden farklı
İ'lemlere geçer.
KATRENİN ZEYLİ … … … … … … … … … 76-83
"Remz"ler ve "İ'lem"ler ünvanı altında, her birisi bir Risaleye mevzu
olacak kıymette Hakikatlardan ibarettir. Başında Salât ü Selâmdan sonra
birinci "İ'lem" Namazda evvel vakte riayet etmenin ve hayalen Kâ'be'ye
mütevveccih olmanın Faziletini ve evham ve vesvese-i şeytaniyeyi nasıl
müzmahil ettiğini ve musallînin bütün Letaif ve havassının nasıl feyizlendiğini
beyan eder.
Bu geçen Risaleler aynı zamanda Erkân-ı İmaniyeden bahsetmekle
hem İman, hem İlim, hem Marifetullah, hem Zikir olduğundan; okuması dahi
bir nevi İbadettir.
5- HUBAB … … … … … … … … … … … … ... 84-96
Biri Türkçe diğeri Arabça iki zeyli olan bu çok mühim Risale,
Üstadımızın "Hutuvat-ı Sitte"yi neşri münasebetiyle taltif için Ankara'ya
çağrıldığında, Ankara'da İslâm Ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan
Ehl-i İmanın kuvvetli efkârı içine gayet müdhiş bir zındıka fikri girmek ve
bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını gördüğü hengâmda te'lif
ettiği iki Eserden birisidir.
Bu Risalenin başında bulunan Salât ü Selâm çok ehemmiyetlidir. Bu
Mesnevî-i Nuriyenin fevkalâde olan ve hiç bir Eserde rastlanmayan bir
hususiyeti de bir parmağın hareketiyle birkaç makineyi birden çalıştırmak gibi
gayet belâgatlı bir beyan tarzına sahib oluşudur. Sâbıkan Zikredildiği gibi, bu
muazzam mecmuada hem Zikir, hem İman, hem Tefekkür, hem İlmi bir arada
bulmak daima mümkündür. Meselâ: Salât ü Selâmı yalnız Zikir olarak
dercetmiyor. Aynı zamanda onda bir İman inkişafı, aynı zamanda bir İlim,
aynı zamanda Mü'min-i Musalliyi evham ve şübehattan kurtaran Hakikatları
serd ederek lâakal üç mana mertebesini beyan ediyor.