Page 261 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 261
264 MESNEVÎ-Î NURİYE
ZEYL-ÜL HABBE … … … … … … … … … 134-142
Habbenin Birinci Zeyli'nin âhirlerinde,
ِ
ِ
ي
ِ
ي
ِميظعْلا ِ ِ لٰعْلا ِ لِلّاب َّلاا ُ َ َّ ق ةو َلاو َلوح ۞ َلا ليك وْلا معنو لِلّا انبسح
ُ
ه
ْ َ
َ
َ
َ
َ
َ
ُ ه َ
َ ْ
َ ُ ْ
ِّ
mertebelerinin Yirmidokuzuncu Lem'a-i Arabiye'ye nisbeten kısa ve gayet
güzel beyanları mündericdir.
ZEYL-ÜZ ZEYL … … … … … … … … … .. 143-148
Habbe'nin ikinci zeylinde, gayet mühim bir Risale olan hem Arabca,
hem Türkçe olarak kesretle intişar eden Asâ-yı Musa mecmuasında
Yirmiüçüncü Lem'a namındaki "Tabiat Risalesi"nin muhtasar kısa Arabçası
da vardır.
Bu Risale, Ankara'da te'lif edildiği zaman bir matbaada tab'edilmiştir.
İnsanların ağzından çıkan dehşetli üç kelimenin butlanını isbat ederek tabiat
bataklığında boğulanları kurtarıyor.
7- ZÜHRE … … … … … … … … … … … … 149-179
Uzun bir Hakikatın yalnız ucunu göstermek ve parlak bir Nurun
yalnız bir şuaını irae etmek maksadıyla yazılan bu çok mühim Risale, gayet
ehemmiyetli Hakikatları ihtiva ettiğinden en mümtaz Nur Şakirdlerinin
musırrane Talebleri üzerine -ekserisi Arabça bilmeyen o Şakirdlerin
istifadelerine medar olmak için- kısmen izahlı, kısmen kısa bir meali Üstadımız
tarafından Türkçeye çevrilmiş ve Onyedinci Lem'a namıyla Onbeş Nota olarak
Risale-i Nur Külliyatının Lem'alar kısmına ilhak edilmiştir.
Zühre şöyle bir Hakikatla başlar: Dünyadaki her zîhayat, Mâlikinin
İsmiyle, Namıyla Hesabıyla çalışan muvazzaf bir asker gibidir. Kim kendini
kendine mâlik zannetse o kimse hêliktir.
Sonra uzun ve muhit bir Salât ü Selâmı müteakib her biri bir
Risalenin güya hülâsası ve çekirdeği mahiyetindeki şümullü "İ'lem"lere geçer.
"İ'lem"lerin birisinde, Kur'an Tilmizi ile felsefe tilmizini içtimaî ve şahsî
cihetlerden mukayese ederek felsefenin sakîm ve muzır kısmının bâtıl
hükümlerini çürütür. Son "İ'lem"i de, gayet güzel ve hazîn bir Münacat ihtiva
etmektedir. daha fazla malûmatı Türkçe olan Notalar Risalesi'ne havale ederiz.
Bu Mesnevî-i Nuriye'nin fihristesinde, o kıymettar Hârika Risalelerdeki
yüzer Hakikatlerden yalnız bir ikisini nâkıs fehmimizle ve kasır ifademizle
göstermeğe çalıştık. Yoksa gösterdiğimiz misaller, o Hârika-i İlm ü İrfanın ne
en canlı noktaları olabilir ve ne de en kıymetli cevherleri olabilir. Belki o
şemsin cüz'î bir şuaı ve o bahrın küçük bir katresidir.