Page 262 - Risale-i Nur - Şualar
P. 262

264                                                                                                                                    ŞUÂLAR

          geniş,  en  zevkli  olan  Rızıktaki  İhsanat-ı  Rahmaniyeye  Nezaretle  beraber
          şuursuz  şükürleri  şuur  ile  temsil  eden  Mikâil  (A.S.)  gibi  Meleklerin  pek
          acib  mahiyette  olarak  bulunmaları  ve  Vücudları  ve  Ruhların  Bekaları,
          Saltanat  ve  Haşmet-i  Rububiyetin  muktezasıdır.  Onların  ve  herbirinin
          mahsus  taifelerinin  Vücudları,  Kâinatta  güneş  gibi  görünen  Saltanat  ve
          Haşmetin  Vücudu  derecesinde  kat'îdir  ve  şübhesizdir...  Melaikeye  aid
          başka maddeler bunlara kıyas edilsin.

             Evet küre-i arzda dörtyüzbin nevileri Zîhayattan halkeden, hattâ en âdi
          ve   müteaffin   maddelerden   Zîruhları   çoklukla   yaratan   ve   her   tarafı
          onlarla    şenlendiren    ve   Mu'cizat-ı San'atına    karşı,    onlara   dilleriyle
          ٌ ٌ  ٌ للّا ٌناحبس ٌ, ٌللّاٌَك ٌ راب,  ٌءَٓ اشٌام     dediren   ve    İhsanat-ı Rahmetine
                                  للّ
                                    ا
                                  ٌ
                              َ َ ه ٰ
            ٰ
                        ه ٰ
                                        َ َ
                                      َ
               َ َ ْ ه
                                 ِ
                                           ِ ِ
          mukabil ٌبكَا      ٌ ٌ َا ٌ للّ ٌ  , ٌللٌّرْكُّشلاو, ٌللٌّدمح ٌ ْلَا o  hayvancıklara  söylettiren
                    ْ
                 ٌٌ
                                            ٰ ه ْ َ
                   ه َ    ه ٰ   ٰ ه      َ
          bir Kadîr-i Zülcelali ve'l-Cemal, elbette, bilâşek velâ-şübhe, koca Semavata
          münasib,  isyansız  ve  daima  Ubudiyette  olan  sekeneleri  ve  Ruhanîleri
          yaratmış,  Semavatı  şenlendirmiş,  boş  bırakmamış  ve  hayvanatın
          taifelerinden pekçok ziyade ayrı ayrı nevileri Meleklerden İcad etmiş ki, bir
          kısmı küçücük olarak yağmur ve kar katrelerine binip San'at ve Rahmet-i
          İlahiyeyi  kendi  dilleriyle  alkışlıyorlar;  bir  kısmı,  birer  seyyar  yıldızlara
          binip  feza-yı  Kâinatta  seyahat  içinde  Azamet  ve  İzzet  ve  Haşmet-i
          Rububiyete karşı Tekbir ve Tehlil ile Ubudiyetlerini Âleme ilân ediyorlar.
          Evet Zaman-ı Âdem'den beri bütün Semavî Kitablar ve dinler, Meleklerin
          Vücudlarına  ve  Ubudiyetlerine  İttifakları  ve  bütün  asırlarda  Melekler  ile
          konuşmalar  ve  muhavereler,  kesretli  tevatür  ile  İnsanlar  içinde  vukubul-
          duğunu  nakl  ve  Rivayetleri  ise,  görmediğimiz  Amerika  insanlarının
          vücudları gibi Meleklerin Vücudlarını ve bizimle alâkadar olduklarını kat'î
          isbat eder. İşte şimdi gel, İman Nuruyla bu küllî ikinci Meyveye bak ve tat;
          nasıl Kâinatı baştan başa şenlendirip, güzelleştirip bir Mescid-i Ekbere ve
          büyük  bir  İbadethaneye  çeviriyor.  Ve  fen  ve  felsefenin  soğuk,  hayatsız,
          zulmetli, dehşetli göstermelerine mukabil; hayatlı, şuurlu, ışıklı, ünsiyetli,
          tatlı  bir  Kâinat  göstererek  Bâki  Hayatın  bir  cilve-i  lezzetini  Ehl-i  İmana
          derecesine göre dünyada dahi tattırır.

             T  e  t  i  m  m  e  :  Nasılki  Vahdet  ve  Ehadiyet  Sırrıyla  Kâinatın  her
          tarafında  aynı  Kudret,  aynı  İsim,  aynı  Hikmet,  aynı  San'at  bulunmasıyla
          Hâlık'ın  Vahdet  ve  Tasarrufu  ve  İcad  ve  Rububiyeti  ve  Hallakıyet  ve
          Kudsiyeti, cüz'î-küllî herbir masnu'un hal dili ile ilân ediliyor. Aynen öyle
          de; her tarafta Melekleri halkedib her mahlukun
   257   258   259   260   261   262   263   264   265   266   267