Page 361 - Risale-i Nur - Şualar
P. 361

ONDÖRDÜNCÜ  ŞUÂ                                                                                                             363


           Cenab-ı  Hakk'ın  İnayetiyle  mağlub  edilmezler.  Eğer  maddî  müdafaadan
           Kur'an men'etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde umumun tevec-
           cühünü kazanan ve her tarafta bulunan o Şakirdler, Şeyh Said ve Menemen
           hâdiseleri  gibi  cüz'î  ve  neticesiz  hâdiselerle  bulaşmazlar.  Allah  etmesin,
           eğer mecburiyet-i kat'iyye derecesinde onlara zulmedilse ve Risale-i Nur'a
           hücum  edilse,  elbette  hükûmeti  iğfal  eden  zındıklar  ve  münafıklar  bin
           derece pişman olacaklar.

               E l h a s ı l ; madem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz, onlar
           da bizim Âhiretimize ve İmanî Hizmetimize ilişmesinler.

                         [Eskişehir Mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta
                       geçmemiş  ve  Müdafaatımda  dahi  yazılmamış  bir  eski
                       hatırayı ve latif bir kıssa-i müdafaayı beyan ediyorum.]

               Orada benden sordular ki: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir? Ben de
           dedim: Yaşlı  mahkeme  reisinden  başka  daha  siz  dünyaya  gelmeden,  ben
           dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder.
           Hülâsası  şudur  ki:  O  zaman  şimdiki  gibi,  hâlî  bir  Türbe  Kubbesinde
           İnzivada  idim,  bana  çorba  geliyordu.  Ben  de  tanelerini  karıncalara
           veriyordum, ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim:
           Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine
           hürmeten  taneleri  karıncalara  veriyorum.  Sonra  dediler:  Sen  Selef-i
           Sâlihîne  muhalefet  ediyorsun?  Cevaben  diyordum:  Hulefa-i  Raşidîn  hem
           Halife  hem  Reis-i  Cumhur  idiler.  Sıddık-ı  Ekber  (R.A.)  Aşere-i
           Mübeşşere'ye  ve  Sahabe-i  Kiram'a  elbette  Reis-i  Cumhur  hükmünde  idi.
           Fakat  manasız  isim  ve  resim  değil,  belki  Hakikat-ı Adaleti  ve  Hürriyet-i
           Şer'iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin Reisleri idiler.

               İşte  ey  müddeiumumî  ve  mahkeme a'zaları!  Elli  seneden  beri  bende
           olan  bir  fikrin  aksiyle,  beni  ittiham  ediyorsunuz.  Eğer  lâik  cumhuriyet
           soruyorsanız, ben biliyorum ki; lâik manası, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i
           vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve
           takvacılara da ilişmez bir hükûmet telakki ederim. Yirmibeş senedir hayat-ı
           siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhuriye ne hal kesbetti-

                                  ِ
                           ِ
           ğini bilmiyorum.  للّٰا ِ ب ذايعْلَا, eğer dinsizlik hesabına, İmanına ve Âhiretine
                            ه
                               ُ َ
           çalışanları mes'ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle
           girmiş  ise,   bunu   size   bilâ-perva   ilân   ve  ihtar  ederim  ki:  Bin canım
   356   357   358   359   360   361   362   363   364   365   366