Page 364 - Risale-i Nur - Şualar
P. 364
366 ŞUÂLAR
iddianamede kaydettiği maddeler gibi Afyon Mahkemesi dahi sorguda
gördüğümüz vaziyet delaletiyle, aleyhimizde aynı maddeler ve tarihsiz
Mektublar; hem yirmi ve onbeş ve on sene zarfındaki muhaberelerden ve
kat'î cevabı üçüncü esasta ve iddiamın ikinci sualinde bulunan Beşinci
Şua'da ve yüzotuz Risalelerin yalnız dört-beş Risalelerinde ve Eskişehir
Mahkemesinin tedkikinden geçen ve cezasını çektiren ve af kanunları
gören ve Denizli beraetini gören Mektublar ve Risalelerde ittihamımıza
medar bazı bahaneler var. Acaba 31 Mart hâdisesinde Bâb-ı Seraskerî'de
Şeyhülislâm ve Ülemayı dinlemeyen sekiz taburu bir Nutuk ile itaate
getiren bir adam, sekiz sene zarfında -zabıtnamelere göre- çalışmış. Böyle
yirmi-otuz adamı kandırabilmiş. Meselâ, koca Kastamonu'da beş adamı
iğfal edebilmiş denilebilir mi? İşte Kastamonu'da, Denizli hâdisesinde
mahrem ve gayr-ı mahrem bütün evrak ve Kitablarımı odunlar yığını
altından çıkarıp, üç ay tedkikten sonra yalnız Feyzi, Emin, Hilmi, Tevfik ve
Sadık'tan başka kimseyi o koca Kastamonu'da bulmadılar. Bu beş Zât ise,
Lillah için bana şahsî hizmet münasebetiyle ve üçbuçuk senede
Emirdağı'nda üç Kardeş ve üç-dört adamı bulup göndermişler. Eğer o sathî
zabıtnameler gibi yapsa idim, beş-on değil belki beşyüz, belki beşbin ve
belki beşyüz bin adamları kandırabilirdim. O zabıtnamelerde ne kadar
yanlışlar bulunduğuna, Denizli Mahkemesinde söylediğim gibi bir-iki
nümuneyi beyan ediyorum:
Zaman-ı Saadetten şimdiye kadar câri bir Âdet-i İslâmiyeye ittibaen
Risale-i Nur'un hususî menba'ları olan yüzer Âyat-ı Meşhureyi büyük bir
En'am gibi Hizb-i Kur'anî yaptığımızı, "Dinde tahrifat yapıyor" diye
muahaze etmişler.
Hem bir sene cezasını çektiğim ve mahrem tutulan ve zabıtnamede
kaydedildiği gibi odun yığınları altından çıkarılan Tesettür Risalesi bu sene
yazılmış ve neşredilmiş gibi, bizi ittiham etmek istiyor. Hem Ankara'da
hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır
sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra,
onun yanlışını gösteren bir Hakikat-ı Hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki
fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim, makam-ı iddia cerbe-
zesiyle ona tam tatbik ile bize medar-ı mes'uliyet yapılmış. Ölmüş ve
hükûmetten alâkası kesilmiş bir şahsın hatırı nerede!. Hükûmetin ve
milletin bir hatırası ve Cenab-ı Hakk'ın bir Tecelli-i Hâkimiyeti olan Adalet
Kanunları nerede!