Page 365 - Risale-i Nur - Şualar
P. 365
ONDÖRDÜNCÜ ŞUÂ 367
Hem biz hükûmet-i cumhuriye esaslarından en ziyade kendimize
medar-ı istinad ve onun ile kendimizi müdafaa ettiğimiz hürriyet-i vicdan
esası, bizim aleyhimizde medar-ı mes'uliyet tutulmuş; güya biz hürriyet-i
vicdan esasına muarız gidiyoruz.
Hem bir Risalede, medeniyetin seyyiatını ve kusurlarını tenkid
ettiğimden hatır ve hayalime gelmeyen bir şeyi zabıtnamelerde isnad
ediyor: Güya ben radyo (Haşiye) ve tayyare ve şimendiferin kullanılmasını
kabul etmiyorum diye, terakkiyat-ı hazıra aleyhinde bulunduğumla mes'ul
ediyor.
İşte bu nümunelere kıyasen ne kadar hilaf-ı adalet bir muamele oldu-
ِ
للّٰا
ğunu, ءااش نا insaflı ve adaletli olan Denizli müddeiumumîsi ve mah-
َ ه
ْ َ
ُ
kemesi gibi, Afyon Mahkemesi göstererek, o zabıtnamelerin evhamlarına
ehemmiyet vermeyecekler.
Hem en garibi şudur ki; bir yerde demişim: Cenab-ı Hakk'ın büyük
Nimetleri olan tayyare ve şimendifer ve radyoyu, büyük şükür ile mukabele
lâzım iken; beşer şükür etmedi, tayyarelerle başlarına bombalar yağdı. Ve
radyo öyle büyük bir Nimet-i İlahiyedir ki ona mukabil şükür ise, o radyo
milyonlar dilli bir küllî Hâfız-ı Kur'an olup zemin yüzündeki bütün
İnsanlara Kur'anı dinlettirsin. Yirminci Söz'de Kur'anın medeniyet
hârikalarından gaybî haber verdiğini beyan ederken, bir Âyetin işareti
olarak, kâfirler şimendiferle Âlem-i İslâmı mağlub ederler demişim. İslâmı
bu hârikalara teşvik ettiğim halde bir sebeb-i ittiham olarak şimendifer,
tayyare ve radyo gibi terakkiyat-ı hazıra aleyhindedir diye sâbık mahkeme-
lerin bazı müddeiumumîleri bizi ittiham etmiş.
Hem hiçbir münasebeti olmadığı halde, bir adam Risale-i Nur'un ikinci
bir ismi olan Risalet-ün Nur tabirinden, "Kur'anın Nurundan bir Risalettir,
yani bir İlhamdır ve Risaletin Şeriat Vazifesini yapan bir Vâristir" demiş.
Bir iddianamede başka yerin verdiği yanlış mana ile, güya "Risale-i Nur bir
Resuldür" diye benim için bir sebeb-i ittiham tutulmuş.
Hem müdafaatımda yirmi yerde kat'î bir surette hüccetlerle isbat
------------------
(Haşiye): Radyo gibi azîm bir Nimet-i İlahiyeye karşı azîm bir şükür olmak için:
"Radyo Kur'anı okuyup bütün zemin yüzündeki İnsanlara dinlettirip, küre-i havanın
bir Hâfız-ı Kur'an olmasıdır." demiştim.