Page 121 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 121

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)




                     veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi,

                     120)
                     Allah ayetlerde, 'münafıkların bu oyunlarının ve sinsi girişimlerinin, iman

                 edenlere zarar veremeyeceğini' bildirmiştir. İşte bu durum, münafık için çok büyük
                 bir hezimettir.
                     Münafık, inkar edenlerle işbirliği yaptığında, her şeyin çok kolay olacağını, Müs-

                 lümanları istediği gibi, hiç fark ettirmeden aldatıp amacına ulaşabileceğini sanır.
                 Böyle büyük bir başarı umarken, çok güçlü olduğunu sandığı küfrün, hiç beklemediği

                 bir anda fikren ezilip mağlup olması, münafığın derin bir ızdırap duymasına neden
                 olur.



                     MÜNAFIĞIN  Ç  K N DOLUDUR; KALB NDEK

                     K R VE KÖTÜLÜK TÜM YÜZÜNE YANSIR

                     Müslümanların bir iyilikle karşılaşması, başarı elde etmesi ya da güçlenmesi mü-
                 nafıkları içten içe kahreder. Onların nimet içinde, neşeli, huzurlu olmaları, kendi

                 aralarında sevgiyi, dostluğu olabilecek en güzel şekilde yaşamaları, münafık için kah-
                 redici bir sıkıntı sebebidir. Çünkü münafık bunun tam tersine; her an mutsuz, sıkıntılı
                 ve acı içinde yaşar. Müslümanlarla birlikte olmayı seçmiş, ama aklı küfürde kalmıştır.

                 Dünya hırsına kapıldığı için, küfürle birlikte olabilse, Müslümanlarla olduğundan
                 çok güzel bir hayat yaşayabileceğini sanmaktadır. İşte onlarla olamamak, o ortamın

                 ahlaksızlıklarını istediği gibi yaşayamamak, oradaki insanlardan çıkar elde edememek
                 münafığı büyük bir acıya sürükler. Müslümanlarla olmaktan duyduğu pişmanlık ve
                 bundan dolayı hissettiği kin ve öfke ruhunu sarmıştır. Bunun üstüne bir de, hemen

                 her baktığı yerde, çevresindeki Müslümanların cennet benzeri hayatını görmek,
                 münafığın acısını, kinini ve huzursuzluğunu daha da artırır. Bu kin giderek öyle

                 dayanılmaz bir boyuta ulaşır ki, münafık artık bunu istese de gizleyemez hale gelir.
                 Öfkesi, nefreti, kıskançlığı artık münafığın ağzından, dilinden, gözlerinden, yü-
                 zünden, vücudundan dışarı taşmaya başlar. Allah Kuran'da münafıkların bu şeytani

                 ruh halini şöyle bildirmiştir:
                     Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar
                     vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düş-

                     manlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha bü-
                     yüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)

                     İşte münafık günün her saati ruhunda bu amansız öfke ile yaşamaya başlar.
                 Hiçbir şey öfkesini dindirmeye yetmez. Sabah uyandığı andan gece tekrar yatana
                 kadar her anı, her tavrı bu ruh halini yansıtır. Kuran'ın, "Size bir iyilik dokununca





                                                                                                             119
   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126