Page 119 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 119
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
dolu olduğu halde, bunu mümkün olduğunca gizler ve dilleriyle tam tersini konuşurlar.
Müslümanların sevgiyi önemli bir samimiyet ölçüsü olarak gördüklerini düşünüp,
sevgi konusunu en sinsi yöntemlerle, kendilerince en iyi şekilde kullanmaya çalışırlar.
Sevgi taklidi yaparlarsa tüm samimiyetsizliklerini, ikiyüzlülüklerini, gizli ahlak-
sızlıklarını ve oyunlarını örtbas edebileceklerini düşünürler.
İşte Peygamberimiz (sav) dönemindeki münafıklar da bu yöntemi uyguluyor ve
bunun sonucunda da kayda değer çıkarlar elde edebilmeyi umuyorlardı. Bu amaçla
hemen her fırsatta Peygamberimiz (sav)'e övgüler yağdırıyor; herkesten çok iltifat
eden, herkesten çok destekleyen kimseler olarak kendilerince Peygamberimiz (sav)'in
gözüne girmeye ve ön plana çıkmaya çalışıyorlardı. Mümkün olan her imkanda,
Peygamberimiz (sav)'e olan derin sevgilerini, asla kopmayacak olan bağlılıklarını
ve adeta bir köle gibi ölümüne sadık olduklarını belirtiyorlardı.
Onu herkesten daha çok düşünen, daha çok seven ve saygı gösteren, onun en
yakın dostları olan kişiler olduklarını iddia ediyorlardı.
En hayati faaliyetleri ve en önemli görevleri, en başarılı şekilde kendilerinin so-
nuçlandırabileceği gibi gerçek dışı sözler de sarf ediyorlar, böylece telkin yoluyla her-
kesi, kendilerinin Müslümanlar için oldukça önemli ve büyük hizmetler veren kim-
seler olduklarına inandırmayı amaçlıyorlardı.
Müslümanlar bir yerde bir zafer kazandıklarında da, münafıklar bu tür sahtekar
konuşmalar yaparlardı. "Sen Allah'ın Resulü'sün (sav), seni çok seviyoruz, sen eşsiz
bir lidersin. Müthiş bir zafer kazandın, inkar edenleri hezimete uğrattın, oyunlarını
etkisiz hale getirdin" ya da "Allah sana zafer veriyor, belli ki sen Allah'ın hak elçisisin,
bu yüzden biz seni çok seviyoruz, sana çok bağlıyız" gibi övgü dolu sözler söylüyor-
lardı. Allah, münafık karakterli insanların, aslında tam tersini düşündükleri halde,
sırf itibar kazanabilmek için yaptıkları bu konuşmaların samimiyetsizliğini Peygam-
berimiz (sav)'e şöyle bildirmiştir:
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak
Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz
münafıkların yalan söylediklerine şahitlik eder. (Münafikun Suresi, 11)
Münafıklar inanmadıkları tüm bu sözleri sarf ederken 'adeta ciğerleri yanıyor ve
akıl almaz bir ızdırap duyuyorlardı'. Peygamberimiz (sav)'e "Sen Allah'ın Resulü'sün
(sav), bu yüzden biz seni çok seviyoruz" diyorlardı, ama aslında kalben ondan nefret
ediyorlardı. İçten içe ona karşı büyük bir kin duyuyorlardı. "Acaba ona nerede, nasıl
zarar verebilirim? Nasıl bir kötülük ya da hainlik yapabilirim? Müslümanlar arasında
nasıl fitne, huzursuzluk, kargaşa çıkarabilirim?" gibi düşüncelerle kalleşçe planlar
kuruyorlardı.
117