Page 130 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 130
M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI
nıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet eden-
ler... Onlar için acı bir azap vardır." (Tevbe Suresi, 61)
Münafıklar, yalan söylediklerine kendileri de şahit oldukları halde, sırf Peygam-
berimiz (sav)'i 'incitmeyi ve rahatsız etmeyi amaçlayarak' 'samimiyetsiz, sinsi, kin
ve nefret dolu suçlamalar' yapmışlardır. Kuran'da aynı ahlaksızlığın, Hz. Musa (as)'ın
kavmindeki münafıkların da önemli bir özelliği olduğu bildirilmiştir:
Ey iman edenler, Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, de-
mekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti. (Ahzab Suresi, 69)
Allah tarih boyunca yaşamış ve gelecekte de kıyamete kadar yaşayacak olan tüm
münafıkların nasıl aynı şeytani ahlakı gösterip, nasıl aynı yöntemleri kullanabildiklerini
ise şöyle açıklamıştır:
"Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların
üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli
vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka birşey vadetmez. (İsra Suresi,
64)
Ayette "onlardan güç yetirebildiklerini" sözleriyle işaret edilen kimselerin önemli
bir bölümü de işte "münafıklar"dır. Şeytan, sözünü dinleyen, kendisine itaat ederek,
İslam'a, Kuran'a ve Müslümanlara karşı mücadele etmeyi amaçlayan bu insanlara is-
tediği gibi güç yetirebilmektedir. Onları istediği gibi yönlendirebilmekte ve her iste-
diğini yaptırtabilmektedir. İşte "dilleriyle Müslümanlara eziyet etmek", "sesiyle sar-
sıntıya uğratıp, yaygaralar kopartmak" da şeytanın münafıklara öğretip uygulattığı
yöntemlerdendir. Şeytanın yol göstermesiyle, her dönemde münafıklar bu hain ve
pis yöntemi uygulamışlardır ve uygulamaya da devam etmektedirler.
Münafıklar bu yöntemi uygularlarken de ayette haber verildiği gibi yine şeytanın
ilhamıyla "keskin bir üslup" kullanmaya özen gösterirler. Kendilerince Müslüman-
ların morallerini bozacaklarını, onları ümitsizliğe sevk edeceklerini, neşelerini ka-
çıracaklarını düşündükleri özel kelimeler kullanmaya büyük özen gösterirler. Ki-
nayeci, haset dolu, kindar, kavgacı, laf dokunduran, gerilim oluşturup fitne
çıkarmaya çalışan bir üslup kullanırlar. Kendilerince Müslümanların acizliklerini,
eksikliklerini, kusurlarını, yanlışlarını gündeme getirerek onları mahcup etmeyi
amaçlarlar. Bu yolla aynı zamanda da, diğer inananların bu kimselere olan saygı-
larını, sevgilerini, güvenlerini yok edebileceklerini sanırlar. Özellikle de manevi
açıdan lider konumunda olan kişilerin -kendilerince- açıklarını bulduklarını san-
dıklarında büyük bir heyecanla ve abartılı üsluplarla bunları dile getirirler. Böylece
Müslümanların gözünde bu kişinin itibarını, konumunu sarsabileceklerini; ona
olan güvenlerini kaybettirebileceklerini zannederler. Ve bunun sonucunda da İslam'a,
128