Page 134 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 134

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI




                    kimdir. Nasıl bir ortama girerlerse girsinler, olayların gidişatına, insanların ihtiyacına,

                    duruma ve şartlara göre nasıl davranmaları gerektiğini vicdanlarıyla belirlerler. Daha
                    önce hiç tecrübe etmedikleri olaylar bile söz konusu olsa, vicdanlarına uyarak yapıl-

                    ması gereken en doğru tavrı sergiler, en isabetli konuşmaları yaparlar.
                        Münafık karakterli kimseler ise, Müslümanlardaki bu feraset ve basiret mükem-
                    melliğinden yoksundurlar. İsteseler, bu pozitif tavırları elbette ki samimi Müslüman-

                    lardan görerek öğrenebilirler. Ama asıl amaçları zaten Müslümanlara karşı içten
                    sinsice bir mücadele vermek olduğu için ahlaklarını değiştirmeye gerek duymazlar.
                    Tercihlerini Allah'tan, Kuran ahlakından, vicdandan yana yapmadıkları için,

                    pozitif, halim ve güzel olan tavırlar yerine, şeytani ve negatif davranışlar sergilerler.
                    Aynı şekilde konuşmalarında da yapıcı, yatıştırıcı, uzlaştırıcı olmak yerine, kinayeli,
                    laf dokunduran, züppece ifadeleri tercih ederler. Kaba ve sivri dilli, nezaketsiz,

                    münasebetsiz, çirkef, kavgacı, saldırgan, küstah ya da suçlayıcı üsluplar kullan-
                    maktan çekinmezler. Cahiliye insanları arasında öğrendikleri görgü, adap ve edebe

                    uymayan, kaba ve rahatsız edici her tavrı, Müslümanlar arasında da pervasızca
                    uygularlar.
                        Müslümanların her sözü güzel ve incelik doluyken, konuşma adabı olmayan

                    münafıkların sözleri hep çirkin ve iticidir. Saygıdan yoksun, küstah, ukala, züppe,
                    bilmiş, küt, kaba, düşüncesiz ve patavatsızdırlar. Adeta şuurları kapalıymışçasına

                    nezaketsiz ve münasebetsizdirler. İşte tüm bu özelliklerinden de, 'hasta, dengesiz
                    ve münafık ruhlu insanlar oldukları' açıkça anlaşılır.
                        Oysaki Müslümanların en önem verdikleri ve en titizlik gösterdikleri konulardan

                    biri, Allah'ın rızasını kazanabilmek için, tertemiz ve güzel bir ahlak anlayışıyla yaşa-
                    maktır. Cahiliyenin her türlü kirli anlayışından, tavırlarından ve konuşmalarından
                    arınıp, cennet gibi güzel bir ortam oluşturmaya çalışırlar. Bu nedenle de birbirlerine

                    karşı olabildiğince ince düşünceli, fedakar, anlayışlı, hoşgörülü, affedici, alttan alan,
                    kalender, tevazulu, sabırlı, güzel sözlü, gönül alan, sevgi, saygı dolu, dostane tavırlar
                    sergilerler. Dolayısıyla Müslümanların bu üstün ahlakıyla, münafıkların negatif ta-

                    vırları arasında büyük bir zıtlık ortaya çıkar. Bu da, şeytani üsluplar kullanmaktan,
                    küfri konuşmalar yapıp, çirkef tavırlar göstermekten çekinmeyen münafıkların ta-

                    nınmasında önemli bir alamet oluşturur.



                         MÜNAFIKLAR PEYGAMBER M Z (SAV)’ N HUZURUNDA SESLER N

                         YÜKSELT YOR VE KÜSTAH B R ÜSLUPLA KONUŞUYORLARDI

                        Peygamberimiz (sav) döneminde, Müslümanların çevresinde nezaketi, ince dü-
                    şünceyi, saygılı olmanın adabını bilmeyen ve bu yöndeki çirkin üsluplarıyla dikkat





           132
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139