Page 139 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 139
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
görevini üstlenmiş olan bu kimselerin, habersiz olduğu kanaatindedirler. Kendilerince
onların, 'insanları gereği gibi tanıyamadığını, onların içyüzlerini, gerçek karakter-
lerini fark edemediğini, olayları isabetli değerlendiremediğini ve bu yüzden de hik-
metli kararlar alamadığını' düşünürler. Çünkü onlar her şeyin, zahirdeki menfaat
hesaplarına göre değerlendirilmesi gerektiğine inanırlar. Onlara göre 'en akılı insan,
menfaatlerini en iyi koruyan ve en çok çıkar elde edebilen kişi'dir.
Dolayısıyla Peygamberimiz (sav)'in, cahiliye insanlarının bu 'sapkın değer yargı-
larına ve çıkar hesaplarına' göre yaşamaması, münafık karakterli insanların kesinlikle
kavrayamadıkları bir durumdur. Bu yüzden de, çıkarların en çok korunacağı tercihler
yerine, Allah'ın rızasını en fazla kazandırabilecek tercihlerin yapılmasını, kendi zayıf
akıllarınca 'isabetsiz' ya da 'yanlış' olarak nitelendirirler (Peygamberimiz (sav)'i tenzih
ederiz).
Oysa Allah Peygamberlerine, elçilerine ve veli kullarına Kendi Katından özel bir
ilim vermiş ve onlara 'zahir' dışında bir de 'batın ilmi'ni öğretmiştir. Dolayısıyla bu
mübarek ve üstün insanlar, Allah'ın yol göstermesi ve ilhamıyla, avamdan insanların
bilemeyeceği pek çok şeyi bilerek hareket ederler. İnsanların göremediği detayları,
fark edemediği ihtimalleri yüksek bir ilim, feraset ve basiret ile görebilirler. Dolayısıyla
konuşmaları, kararları, değerlendirmeleri, sadece zahir ile düşünen insanların kavra-
yışının çok üstünde, çok hikmetli ve isabetlidir.
Peygamberimiz (sav) küfrü de, müşrikleri de, münafıkları da, cahiliye insanlarının
tüm kurallarını da yaratan, sonsuz akıl sahibi olan Yüce Allah'ın ilhamıyla ve O'nun
kendisine lütfettiği üstün ilim ile hareket etmektedir. İnsanları ve olayları bu yüksek
akıl, hikmet, feraset ve basiret ile değerlendirmekte, kararlarını Allah'ın yol göster-
mesiyle, Kuran ahlakı doğrultusunda ve vicdanıyla belirlemektedir. Dolayısıyla da en
hayırlı kararları vermekte, en doğru teşhisleri yapmakta, en isabetli şekilde davran-
maktadır. Ve tüm bunların sonucunda da, Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi 'galip ge-
lenler, Allah'ın yardımıyla her zaman iman edenler' olmuştur:
Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip
gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)
MÜNAFIKLAR PEYGAMBER M Z (SAV) LE 'HÜCRELER N ARDINDAN
SESLENEREK' VE BAĞIRARAK KONUŞUYORLARDI
Münafıklar Peygamberimiz (sav)'in huzurunda nasıl bir üslup ve konuşma ada-
bıyla konuşulması gerektiğini aslında çok iyi biliyorlardı. Ancak Peygamberimiz
(sav)'in 'üstünlüğünü' kabullenemedikleri için, ona karşı derin bir saygı göstermek
gururlarına çok ağır geliyordu. Dolayısıyla, bu ortamlarda, sinsice asiliklerini ve dik
137