Page 143 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 143

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)




                 bir şekilde yapmış ve münafık alametlerini çok detaylı olarak anlatmış olması, mü-
                 nafıkların korkudan dehşete kapılmalarına neden olur. Bu nedenle Kuran'ı dinle-

                 meye dayanamazlar. Ancak kendilerini gizlemeleri gerektiğinden dilleriyle birşey
                 söyleyemezler. Ellerinden gelen, yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Bu nedenle de kin

                 ve öfkelerini gözlerine yansıtıp en azından o yolla Müslümanlara karşı bir eylem yap-
                 mak isterler. Allah Kuran'da münafıkların, Allah anıldığı ve Kuran okunduğu zaman
                 aldıkları bu şeytani hali şöyle bildirmiştir:

                     O inkar edenler, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devire-
                     ceklerdi... (Kalem Suresi, 51)

                     Allah Kuran'da, "... Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük(ibadet)tür. Allah,
                 yaptıklarınızı bilir." (Ankebut Suresi, 45) buyurmuş ve Müslümanlara, Kendisi'ne

                 olan sevgilerini, O'nu en güzel isimleriyle anarak ve yücelterek göstermelerini bildir-
                 miştir. Bir başka ayette ise Allah, Müslümanlara bu hükmünü şöyle haber vermiştir:

                     Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve
                     (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)

                     Şeytan ise, birer birer eğiterek talebeleri haline getirdiği münafıklara, 'Allah'ı an-
                 mamalarını' fısıldar. Çünkü şeytanın da 'en istemediği ve canını en yakacak olan'
                 tavır, 'Allah'ın anılması, Allah'a samimi olarak bağlanıp O'nun yoluna uyulması'dır.

                 Allah bir Kuran ayetinde 'şeytanın bu gibi insanları sarıp kuşatarak kontrolü altına
                 aldığını', ardından da onlara 'Allah'ın zikrini unutturduğunu' şöyle bildirmiştir:

                     Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur.
                     İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğ-
                     rayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)

                     İşte münafıklar da yol göstericileri ve liderleri olarak gördükleri şeytanın bu ilha-
                 mıyla, Allah'ın anıldığı ortamlardan kaçarlar. Ve mümkün olduğunca Allah'ın güzel

                 ahlakından, muhteşem yaratmasından, Kuran ahlakının gerekliliklerinden, kaderin
                 hayır ve hikmetlerinden, Müslümanların üzerindeki yükümlülüklerden ve sorumlu-

                 luklarından bahsetmemeye çalışırlar.
                     Bulundukları yerde Allah anılmaya başladığında münafıkların birden moralleri
                 bozulur, renkleri solar, rahatsızlanırlar. İçlerini müthiş bir sıkıntı kaplar. Bir anda

                 üstlerine şeytani bir ruh çöker. Yüzlerine İblisane bir ifade hakim olur; çehreleri
                 nursuzlaşır ve kararır. Ardından da münafık, etrafındaki insanlara da bulunduğu bu
                 ortamdan ne kadar sıkıldığını hissettirmeye çalışır. Bir Kuran ayetinde, ahirete gereği

                 gibi inanmayan münafıkların bu şeytani özellikleri, "Sadece Allah anıldığı zaman,
                 ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında
                 hemen sevince kapılırlar." (Zümer Suresi, 45) sözleriyle bildirilmiştir.






                                                                                                             141
   138   139   140   141   142   143   144   145   146   147   148