Page 233 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 233

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                     Allah Samiri kıssası ile, 'münafığın dünya hırsına, malı yığıp biriktirme, men-
                 faat elde etme tutkusuna ve bunun için hırsızlık, dolandırıcılık ve cinayet işlemek
                 de dahil, her şeyi göze alabildiğine' dikkat çekmiştir. Firavun yönetimindeki Mısır

                 Derin Devleti'nin bir elemanı olan Samiri, daha o günlerde hırsızlığa, soyguna,
                 gaspçılığa, ahlaksızlığa, yalana, haysiyetsizliğe alışmış bir münafıktır.

                     Ancak Samiri oynadığı oyunlarla, yaptığı alçaklıklarla hiçbir sonuç elde ede-
                 memiş; büyüklük hırsı, onun rezil rüsva olup sahip olduğu her şeyi kaybetmesine
                 neden olmuştur. Samiri Hz. Musa (as)'ın kavminden uzaklaştırılmasının ardından,

                 hayatının sonuna kadar yalnız yaşamıştır. Yaptığı ahlaksızlıklardan dolayı horlanıp
                 aşağılanmış, küçük düşmüş, her şeyini kaybetmiş ve tek başına kalmıştır.

                     Bu, onun sadece dünya hayatında aldığı karşılıktır. Ahirette ise elbette ki
                 Allah'ın sonsuz adaleti gereği, Samiri ve onun gibi samimiyetsizliği tercih eden
                 her münafık yaptıkları kötülüklerin hesabını mutlaka verecektir.



                     MÜNAFIK KORKAKTIR; ZORLUKTA KEND N  HEMEN ELE VER R

                     Münafığın canı çok tatlıdır. Dünyaya delice bağlı olduğu için, ölmekten çok
                 korkar. Bütün şartlar ve imkanlar lehineyse, o zaman Müslümanlarla birlikte hareket

                 eder. Çıkarlarına zarar gelmediği müddetçe, zor da olsa müminlerin arasında
                 kendini gizler, hatta onlardan biri gibi görünmek için istemediği pek çok şeyi yap-

                 mayı da göze alır. Namaz kılmak istemez, ama kılar. Müslümanlara bir iyiliği do-
                 kunsun istemez, ama ona çok ızdırap verse de yeri geldiğinde iyilik yapar. Mecbur
                 kalırsa arada hizmet de eder. Ama müminlere yönelik küfürden bir baskı, zorluk ve

                 sıkıntı gelmesi durumunda, hemen kendince bir 'kâr ve zarar hesabı' yapar. Müs-
                 lümanlardan yana görünürse, bununla 'ne kazanıp ne kaybedeceğine' bakar. Ve

                 Müslümanların yaşayacağı muhtemel zorlukların az ya da çok, mutlaka kendisine
                 de dokunacağını hesaplar. Bu bir münafığın en büyük korkularından biridir. Çünkü
                 bunun sonucunda, dünyada her şeyden çok değer verdiği canı yanacaktır. İşte o

                 aşamada münafık Peygamberden ve Müslümanlardan ayrılma kararı alır. Allah bir
                 Kuran ayetinde, münafıkların korkaklıklarına şöyle dikkat çekmiştir:

                     Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden
                     değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. (Tevbe Suresi, 56)

                     Allah yolunda yaşamak ve haktan yana mücadele etmek cesaret ve pek çok
                 çileye razı olmayı gerektirir. Kuran'a baktığımızda bütün Peygamberlerin ve salih
                 Müslümanların Allah yolunda şiddetli çileyle ve zorlukla imtihan olduklarını gö-

                 rürüz. Ama bu zorluklar ve çileler münafıkların gözünü korkutur. Çünkü zorluk
                 ortamında insanın feragat etmesi gereken çok fazla konu olur. Müslüman zorlukla




                                                                                                             231
   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237   238