Page 237 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 237
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
yapar. Müslümanlar hakkında seri yalanlar uydurarak, iftira atarak, aralarında söz
getirip-götürerek, asılsız haberler taşıyarak ve yalan yere yeminler ederek Müslü-
manlara karşı mücadele verir. Bu aşağılık yöntemlerle, Müslümanların arasını aça-
bileceğini, onları birbirlerine düşürebileceğini ve böylece aralarındaki sevgiyi yok
edebileceğini düşünür. Bir Müslümanın yanına gidip, "Falanca şöyle birşey dedi,
bilmiyorum tabi tam olarak kimi kastetti ama, bana sanki senden bahsediyormuş
gibi geldi" der. Bir başkasına yanaşıp "Şu kişiyi seninle ilgili konuşurken duydum;
ortalığı dağınık bıraktığın için sana biraz kızmış herhalde" der. Yine bir başka
Müslümana da, "Şu kişi senin yaptığın yemeği pek beğenmemiş, uzun uzun eksik-
lerini anlattı" der.
Bazen de bu sinsiliğini 'o an için ispat edilmesi mümkün olmayacak' konuları
kullanarak yapar. Örneğin "Geçen gün şu şahsı gördüm, sana çok ters bakışlarla
bakıyordu" der. Ya da "Sen iyi ki o tarafa dönük değildin de görmedin; falanca
senin kıyafetine çok küçümseyen bakışlarla baktı" der. Münafığın bu sözleri baştan
sona yalana dayalıdır. Dahası bunların her biri aslında günlük hayata dair çok sıradan
ve önemsiz konulardır. Müslümanların da üzerinde duracağı, büyüteceği, vakit ayırıp
gündem yapacakları, üzerinde uzun uzun yorumlar yapacakları mevzular da değildir.
Ama münafık bu sıradan konularla bile olsa, Müslümanlar arasında fitne ve ayrılık
çıkarmak, kalplerinde burkuntu oluşturmak, birbirlerine olan saygı, sevgi ve güven-
lerini zedelemek ister. Ayette bildirildiği gibi, 'alabildiğine ayıplayıp kötüleyerek',
'Müslümanlar arasında birbirleri hakkında haber taşıyarak', 'yalan söyleyerek',
'iftira atarak', 'konulara eklemeler-çıkarmalar yaparak', 'basit birşeyi abartılı keli-
melerle çarpıtarak' sinsice oyunlar oynar.
Ancak münafık bazen de 'açıkça çirkeflik yaparak' Müslümanları birbirlerine
düşürmeye çalışır. Alenen saldırganlaşarak, bağırıp çağırarak, öfkeyle, züppe ve
küstah bir üslupla, 'bir Müslümanın sözde ne kadar kötü huylu, ne kadar art niyetli
ve sahtekar olduğunu' anlatmaya başlar. Sözlerinin tamamen 'iftiradan ibaret
olduğu' açıktır. Bu nedenle de Müslümanlar onun hiçbir iddiasına itibar etmezler.
Ama içindeki kin, öfke ve kıskançlık bir türlü yatışmadığı için, anlattıklarına inanıl-
mamasının da ayrı bir samimiyetsizlik olduğunu iddia eder. Müslümanları adalet-
sizlikle, bir tarafın sözüne inanıp, diğerini haksız yere korumakla itham eder. Yalan-
larının ve çirkefçe metotlarının ardı arkası kesilmez. Hırsını alamadığı için, bu tür
yöntemlerle 'sürekli olarak Müslümanlar hakkında aynı iftiraları atmaya, aleyhle-
rinde bir fikir oluşturana kadar onları kötülemeye' devam eder. İstediği, Müslü-
manların ona, "Evet, şu kişi gerçekten çok kötü bir insanmış; sahtekar ve samimi-
yetsizmiş" demeleri ve 'ona artık güvenmediklerini, onu sevmediklerini
235