Page 266 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 266

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       küfrün gözüne girebilecek daha önemli ve hayati bilgiler edinebilmek isterler. Doğ-
                       rudan küfrün yanına gitmektense, Müslümanların arasındaki güvenlik, huzur, refah
                       ortamından ve nimetlerden yararlanarak küfürle olan işlerini yoluna koymayı tercih

                       ederler.
                           Ancak bir yandan da, Allah'ın Kuran ile Müslümanlara münafıkları çok detaylı

                       bir şekilde tanıttığını da bilmektedirler. Müslümanlar Kuran ayetleri ışığında, bir
                       insandaki 'münafık karakterini ve münafık alametlerini' çok iyi fark edebilmekte-
                       dirler. Dolayısıyla münafık da, her ne kadar büyük bir dikkat sarf etse de, hem yü-

                       züyle, hem vücut diliyle, hem de karakteriyle dikkat çektiğinin bilincindedir. Müs-
                       lümanları ne kadar iyi taklit etse de, onların gözlerini boyamak için ne kadar çok

                       emek verse de, onlardan farklı olduğunun anlaşıldığını görmektedir.
                           İşte bu ihtimal münafığın dehşetli bir korku içerisinde yaşamasına neden olur.
                       "Ya münafık olduğu ortaya çıkarsa? Ya yaptığı sahtekarlıkları anlaşılırsa? Ya küfre

                       taşıdığı bilgilerin, onlarla yaptığı planların delilleri ortaya çıkarsa?" İşte bu dü-
                       şünceler münafığı içten içe yiyip bitirir. Gece gündüz, "Acaba Müslümanlar yap-
                       tıklarından haberdarlar mı?", "Acaba biliyorlar da, ona mı belli etmiyorlar?" gibi

                       şüphelerle beyni yanıp kavrulur. Ancak bu şüphelerini doğrulayabileceği bir yol da
                       bulamaz. Zaman zaman Müslümanların ağzını arayarak, zaman zaman blöf yaparak
                       aklındaki bu soruların yanıtlarını öğrenmeye çalışır. Ama sonuç alamaz.

                           Elbette ki Müslümanlar münafıktan kat kat daha fazla akıllıdırlar. O kişinin
                       münafık olduğundan şüphelendiklerinde bile, onu çok iyi analiz edip, istedikleri

                       gibi yönlendirebilecek ve ikna edebilecek kadar yüksek bir feraset ve basiret ile ha-
                       reket ederler. Ve münafığa asla istediği cevapları vermezler. Yaptığı şeytani işbir-
                       liklerinden, gizli bağlantılarından, Müslümanlar aleyhinde yürüttüğü casusluk

                       faaliyetlerinden ne kadar detaylı şekilde haberdar olsalar da, bu konuda ona
                       hiçbir şey hissettirmezler. Ve hatta onu ortada hiçbir şüphe ya da sorun olmadığına

                       ve ona güvendiklerine ikna edebilirler. Böylece içi rahatlayan münafık da, sinsi is-
                       tihbarat faaliyetlerine ve küfürle olan işbirliğine yeniden devam eder. Müslümanlar
                       ise, münafığın bu faaliyetlerinden haberdar oldukları için, bir yandan Müslümanları

                       koruyacak tedbirlerini alır, diğer yandan da münafığı samimi olması için eğitip
                       onu doğru yola iletmeye çalışırlar.
                           Peygamberimiz (sav) dönemindeki münafıklar da, tarih boyunca yaşamış her

                       samimiyetsiz insan gibi bu 'fark edilme korkusu'yla yaşıyorlardı. Ve Allah'tan vahiy
                       alarak hareket eden Peygamberimiz (sav)'e, kendileri hakkında ayet inmesinden,
                       Allah'ın onları Peygamberimiz (sav)'e tanıtmasından dehşetli bir korkuyla korku-

                       yorlardı. Kuran'da münafıkların bu korku dolu ruh hali şöyle bildirilmiştir:





           264
   261   262   263   264   265   266   267   268   269   270   271