Page 269 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 269

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                 yetli ve hep hayır peşinde olduğu'dur. Ona karşı güçlü bir 'önyargı olduğu için' bu
                 şekilde sürekli kendisinden şüphe duyulduğu iddiasındadır.
                     Peygamber Efendimiz (sav) döneminde münafıklar Dırar mescidini kurduk-

                 larında, tek amaçları Peygamberimiz (sav)'e karşı münafıkları bir araya toplayıp,
                 fitne çıkartıp Müslüman topluluğunun arasını ayırmaktı. Ama kendilerine sorul-

                 duğunda, bu mescidi sadece iyilik ve hayır amaçlı oluşturduklarına dair Allah
                 adına yemin etmişlerdi. Allah bize münafıkların bu sinsi taktiklerini Kuran'da
                 şöyle haber vermiştir:

                     Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), müminlerin arasını ayırmak ve daha önce
                     Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescit edinenler ve: "Biz iyilikten
                     başka birşey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz

                     yalancı olduklarına şahitlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)
                     İşte münafıkların yalan yöntemi asırlardır hiç değişmemiştir. Tartışma ve tevil

                 yöntemleri, kendilerini kurtarma metotları, savunma stratejileri ve yalanlarını
                 kamufle etme teknikleri, dönemler, kişiler ve örnekler değişiklik gösterse de, hep

                 aynıdır. Örneğin, münafık iki Müslümanın konuştuğunu görür. Eğer konuştukları
                 özel bir konuysa, onların yanına gittiğinde Müslümanların susacaklarını ya da konuyu
                 değiştireceklerini bilir. Çünkü Müslümanlar, İslam'ın menfaati, diğer Müslümanların

                 güvenliği konusunda çok tedbirli, hamiyet hisleri kuvvetli ve korumacıdırlar. O yüz-
                 den münafık sinsice ve kendini hissettirmeden, Müslümanların konuştukları odanın
                 tam kapısında bekleyerek anlatılanları dinlemeye çalışır. O anda biri kendisini görüp,

                 ne yaptığını sorsa, "Buraları temizliyordum" der. Yalan söylediğini anlayan Müslü-
                 manlar, eğer onun yalanını ortaya çıkarmak için biraz daha üstüne gidip, "Burası
                 daha yeni temizlendi" deseler, "Az önce buraya kirli bir eşya kondu, o yüzden ye-

                 niden temizliyorum" der. Eğer Müslümanlar o yalanını da bertaraf edecek birşey
                 söylerlerse, bu sefer de bambaşka bir yalan daha ortaya atar. En sonunda artık çok

                 köşeye sıkışınca da, başka bir sahtekarlık yapar. Ağlamaya, çirkef şekilde bağırmaya
                 ve oynadığı sinsi oyunu teşhis eden Müslümanlara iftira atmaya başlar. 'Aslında
                 orada iyilik için bulunduğunu, Müslümanların bilmeden kirli bir yere değmemeleri

                 için fedakarlık yapıp oraları temizlediğini; ama buna rağmen üstüne varıldığını,
                 kendisine sevgisiz ve gaddar davranıldığını' söyler. Hatta konuşarak biraz daha üs-

                 tüne gidilip, doğru konuşması için daha da zorlansa, bu sefer sağlığını, tansiyonunu,
                 şekerini veya başka bir hastalık ihtimalini öne sürüp, bayılıyormuş gibi numara yap-
                 maya başlar. Amacı, yalanını saklayabilecek imkanı kalmadığı için, artık bu konuş-

                 malarla daha fazla üstüne gelinmemesini sağlamaktır. Ve tam bir 'tiyatro oyuncusu
                 gibi' mükemmel, ama bir o kadar da 'şeytani, sinsi ve kahpece bir oyun' sergiler.





                                                                                                             267
   264   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274