Page 50 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 50

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       samimiyetsizliklere, yalanlara, ikiyüzlülüklere, merhametsizliğe, saygı ve sevgi ek-
                       sikliğine şahit olmuşlardır. Bu iki hayat arasındaki müthiş zıtlığı açıkça görmekte-
                       dirler. Birinde sevginin, saygının, güzel ahlakın, dostluğun, güvenin, samimiyetin

                       en güzel şekli yaşanırken; diğerinde ise sadece acı, sıkıntı, mutsuzluk ve zulüm
                       vardır. Bu açık gerçeğe rağmen bu kimselerin hala Müslümanlardan önce yaşadıkları

                       hayatlarına hayranlık ve özlem duymaları, yalnızca kalplerindeki küfre olan sevgileri
                       sebebiyledir.


                                                   ADNAN OKTAR: "Münafıklar ilk fırsatta eski inançlarına,
                                                eski yaşantılarına dönüyorlar. Beyninde hep o oluyor,
                                                bir türlü gitmiyor. Müslüman olduktan sonra, eski ahlak-
                                                sızlığı, eski maceraperestliği, eski dolandırıcılığı, eski hır-

                                                sızlığı, eski haysiyetsizliği, eski namussuzluğu, eski fahişeliği,
                                                her ne varsa ona geri dönmek istiyor. Mesela Hz. Musa
                                                (as)'ın yanındakiler de, Musa Peygamber (as) araların-
                                                dan ayrılır ayrılmaz, o kültüre geri dönme arzusuyla he-
                                                men bir boğa heykeli yapıyorlar. Eski Mısır dinine dönme

                                                isteğindeler "Mısır'daki yemekleri özledik, o hayatı öz-
                                                ledik, o ortamı özledik" diyorlar. Oysa orada eziliyorlar,

                                                kamçıyla çalıştırıyorlar, acayip aşağılanıyorlar. Gölgede
                   yaklaşık elli derecede çalıştırılıyorlar; halen de öyle Mısır'da. Urgan veriyorlar mesela;
                   on santim çapında yağlı urgan, tutuyor onu. Elli tonluk, atmış tonluk kayalar. Yağlı
                   odunların üstünde kaydırarak onları sırtlarında çekiyorlar ve çekemezlerse akıl almaz
                   kamçılanıyorlar. Akşamları da bunlara belirli bir ücret veriliyor işleri bitince. Onunla
                   da gidip sarımsaklı, soğanlı, karışık Mısır yiyecekleri, lahanayla ve o tür malzemelerle
                   yapılmış Mısır yiyecekleri var onları yiyorlar. Kendilerini aşağılatıyorlar. "Şu aşağılık

                   olan şeye mi özeniyorsunuz?" diyor Hazreti Musa (as). "Sırf bunun için mi bunu ya-
                   pıyorsunuz?" diyor.

                      Acayip karaktersizler münafıklar. O hayatını unutamıyor, dönüp dolaşıp yine aynı
                   noktaya geliyor. Münafığın aklı hep küfürdedir. Eski hayatındadır. Mısır'da 'boğa'
                   yani 'bakara heykelleri', arkasından ve önünden boşluk bırakılarak yapılıyor; ağ-
                   zından ve arka kısmından. Rüzgar çarpınca da bu buzağı heykelleri 'böğürme sesi
                   gibi' ses çıkarıyor. Güçlü rüzgarda tabi, normal rüzgarda değil de. Özel olarak ya-
                   pılıyor ama sırf özentiden. Münafıklar sırf o kültürü, o felsefeyi yaşamak için istiyorlar.

                   Buzağı heykeli, yani boğa heykeli 'serveti elinde bulundurmanın sembolüydü' o
                   zamanlar yani zenginlik alametiydi. Cadde ve meydanlarda hep boğa heykeli di-
                   kiliydi. Onun için küfür çok meraklı oluyor öyle şeylere. Firavun'un sarayına çıkan yol
                   da, her iki tarafı aynı şekilde buzağı yani boğa heykelleriyle doluydu. İşte Kuran'ın
                   en uzun suresi Bakara Suresi 'boğa-inek' anlamına gelir." (A9 TV, 25 Ocak 2016)






            48
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55