Page 85 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 85
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
nasıl yönlendirebileceklerini', 'hangi vaatlerle onları kolaylıkla ikna edebilecek-
lerini' çok iyi bilirler. Küçük birkaç menfaat karşılığında, onlara istedikleri her şeyi
yaptırabileceklerinin ve kendilerine bağımlı hale getirebileceklerinin farkındadırlar.
Burada şu açık gerçeğin çok net bir şekilde bilincinde olmak gerekir ki; inkar
edenlerle münafıklar arasındaki alışveriş talebi ve menfaat beklentileri tamamen
karşılıklıdır. Her iki tarafın da en çok istediği şey, diğerindedir. İşte bu durumu fark
ettikleri andan itibaren de, kirli ve sinsi bir ittifakın ilk adımlarını atmaya başlarlar.
DÜNYA ÇAPINDAK TÜM DER N VE ŞEYTAN YAPILANMALAR,
AJANLIK FAAL YETLER NDE MÜNAFIKLARI KULLANIRLAR
Münafıkların 'sükseye, makama, itibara olan hayranlıklarını ve bir yerlere
gelebilme konusundaki delice hırslarını' bilen derin şeytani yapılanmalar, onlara
bu istediklerini vermek üzere hemen harekete geçerler. Bu aşamada ya kendilerini
önemli ve kilit noktalarda görev yapan, geniş çevre ve yetki sahibi kimseler olarak
tanıtır; ya da halihazırda zaten bu konumda olan kimseleri, birer piyon olarak
kullanırlar. İkinci adımda ise, bazen sosyal medya yoluyla, bazen bir tanıdık ara-
cılığıyla, bazen de doğrudan arkadaşlık kurarak münafık karakterli insanların
dikkatini çekmeye çalışırlar. İşte bu noktada her iki tarafın da arayıp da bulamadığı
fırsat artık karşılarına çıkmıştır.
Münafık hayal ettiği basamakları çıkmasına yardımcı olacağına inandığı bu
insanların her türlü istek ve beklentilerine büyük bir şevkle karşılık verir. Bunun
sonucunda da, derin devletin ajanları kısa sürede münafıkların sık sık yazıştıkları,
uzun uzun sohbet ettikleri, her konuda yardımlaştıkları yakın dostları haline gelirler.
Ve bu yakın sohbetlerin her birinde, kendileri gibi birer ajan olarak kullanmak
istedikleri bu münafık karakterli insanlara daha da fazla güven vermeye çalışırlar.
Onları 'ne kadar çok sevdiklerine, değer verdiklerine, hayatları boyunca her sı-
kıntılarında, her ihtiyaçlarında onlara ellerinden gelenin en fazlasıyla yardım
edeceklerine, asla yalnız bırakmayacaklarına, maddi manevi her konuda destek-
leyeceklerine' inandırırlar. Böyle bir dostluğa inanmaları için de, ara ara onlara
kayda değer menfaatler sağlar, onları ne kadar iyi kolladıklarını ispatlamaya çalışırlar.
"Sen herkesten çok daha farklı, çok daha yetenekli bir insansın; senin insanlar
üzerinde çok ayrı bir etkin var; üslubun, anlatımın, yazıların çok etkileyici" gibi
süslü sözlerle, onlara 'kendilerini özel hissettirecek' iltifatlar ederler. "Onlardaki
bu üstün özellikleri en iyi kendilerinin fark ettiğini, başkalarının ise bu özel ye-
teneği görüp takdir edemediklerini" söylerler. Dolayısıyla onlara hak ettikleri değeri
83