Page 88 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 88

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                           MÜNAFIKLAR, PEYGAMBER M Z (SAV)'E

                           DÜŞMAN OLAN GRUPLARA DA  ST HBARAT SAĞLIYORLARDI

                           İslam'ın ilk tebliğ edildiği yıllarda münafıklar Peygamberimiz (sav)'in yanına
                       da geliyorlardı. Çevresine oturup 'her anlattığını titizlikle dinliyor ve her gittiği
                       yere de beraberinde gitmek istiyorlardı'. Sebep olarak da Peygamberimiz (sav)'e

                       olan sevgilerini öne sürüyorlardı. Oysa ki engel olamadıkları bozuk ve nefret dolu
                       bakışlarından, küstah, haysiyetsiz, kibirli ve ters üsluplarından, çirkin ahlaklarından,

                       aslında böyle bir sevgi beslemedikleri açıkça anlaşılıyordu. Kuran'da "...Seni nere-
                       deyse gözleriyle devireceklerdi" (Kalem Suresi, 51) sözleriyle haber verildiği gibi,
                       içlerinde Peygamberimiz (sav)'e karşı büyük bir nefret duyuyorlardı. Ancak

                       buna rağmen, sırf istihbarat elde edebilmek için, bu 'sözde sevgi' bahanesini kul-
                       lanarak Peygamberimiz (sav)'in bulunduğu her ortama giriyorlardı. Ve ardından

                       da elde ettikleri her türlü bilgiyi Mekke müşriklerine ve Peygamberimiz (sav)'e
                       karşı olan gruplara aktarıp, karşılığında menfaat sağlamaya çalışıyorlardı. Zira o
                       dönemde Peygamberimiz (sav)'i seven çok fazla kişi olduğu gibi, Hristiyanlardan

                       da, Musevilerden de, Peygamberimiz (sav)'e düşman olan çok çeşitli gruplar da
                       vardı. Dolayısıyla tüm bu çevreler için Peygamberimiz (sav)'in yanına yaklaşa-
                       bilmek ve istihbarat elde edebilmek çok hayati bir konuydu.

                           Bu amaçla gece yarılarına kadar Peygamberimiz (sav)'in yanından ayrılmıyor-
                       lardı. Oradan uzaklaşmak istediklerinde ise, bunu yine sinsice ve kimseye çaktır-
                       madan yapıyorlardı. Peygamberimiz (sav)'in sohbet ortamlarına kimsenin fark et-

                       meyeceği şekilde adeta 'bir yılan gibi sinsi bir girişle giriyorlar ve ayrılırken de
                       yine aynı yöntem ile sinsi bir çıkışla çıkıyorlardı'. Sohbet esnasında da, mümkün

                       olduğunca 'başkalarını kendilerine siper ederek', kalabalıkların arkasına sakla-
                       nıyorlardı. Özellikle de Peygamberimiz (sav)'in kendilerini fark etmeyeceğini dü-
                       şündükleri şekilde; ya arkasında ya da onun görüş alanında olmayan yerlerde

                       oturmayı tercih ediyorlardı. Dolayısıyla özel bir dikkat verilmediği takdirde, 'gir-
                       dikleri de çıktıkları da, sohbet ortamında oldukları da anlaşılmayabiliyordu'.

                       Zira bu sohbetler oldukça kalabalık olduğu için, Peygamberimiz (sav)'in de, oradaki
                       sahabelerin de münafık karakterli bu insanların her birini tek tek takip etmesi zor
                       oluyordu.

                           İşte bu yöntemlerle kendilerince sezdirmeden, adeta 'bir yılan gibi süzülerek'
                       kuytu bir köşeden anlatılanları dinliyorlardı. Elde etmeyi umdukları istihbaratı
                       aldıktan sonra da, yine yılan gibi süzülerek birisinin arkasına takılıp çaktırmadan

                       çıkıp gidiyorlardı. Böylece kendilerini fark ettirmeyerek, belki de kendileri varken






            86
   83   84   85   86   87   88   89   90   91   92   93