Page 121 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 121
ÜÇÜNCÜ MAKALE 123
İKİNCİ DELİL-İ KUR'ANÎ: "Delil-i İhtira'"dır. Bunun
hülâsası: Mahlukatın her nev'ine, her ferdine ve o nev'e ve o ferde
müretteb olan âsâr-ı mahsusasını müntic ve istidad-ı kemaline
münasib bir Vücudun verilmesidir. Zira hiçbir nev'-i müteselsil,
ezelî değildir. İmkân bırakmaz. Hem de bizzarure bazının "hudûs"u
nazarın müşahedesiyle ve sairleri dahi Aklın Hikmet nazarıyla
görülür.
Vehim ve tenbih: İnkılab-ı Hakikat olmaz. Nev'-i
mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, inkılab-ı
hakaikin gayrısıdır.
İ ş a r e t : Herbir nev'in bir Âdemi ve bir büyük pederi
olduğundan silsilelerdeki tenasülden neş'et eden vehm-i bâtıl o
Âdemlerde, o evvel pederlerinde tevehhüm olunmaz. Evet Hikmet,
fenn-i tabakat-ül arz ve ilm-i hayvanat ve nebatat lisanıyla iki yüz
bini mütecaviz olan enva'ın Âdemleri hükmünde olan mebde-i
evvellerinin herbirinin müstakillen hudûsuna şehadet ettiği gibi;
mevhum ve itibarî olan kavanin ve şuursuz olan esbab-ı tabiiye ise,
bu kadar hayretfeza silsileler ve bu silsileleri teşkil eden ve efrad
denilen dehşetengiz hadsiz Makine-i Acibe-i İlahiyenin Tasni' ve
İcadına adem-i kabiliyetleri cihetiyle herbir ferd ve herbir nevi',
müstakillen Sâni'-i Hakîm'in Yed-i Kudretinden çıktığını ilân ve
izhar ediyor. Evet Sâni'-i Zülcelal herşeyin cebhesinde hudûs ve
imkân damgasını koymuştur.
T e n b i h : Ezeliyet-i madde ve hareket-i zerrattan teşekkül-
ü enva' gibi umûr-u bâtılaya ihtimal vermek, sırf başka şeyle nefsini
ikna etmek sadedinde olduğu için,