Page 126 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 126
128 MUHÂKEMAT
ve kasdettiği şeyde, güya "fena fi-l maksad" oluyor. İşte şu noktaya
binaen hasis bir emir veya pek cüz'î bir şey, büyük bir adama isnad
olunmaz. Zira tenezzül etmez. Ve Himmetini o küçük şeye
sığıştıramaz. Himmeti ağır, o şey gayet hafif olduğundan güya
müvazenet bozulur. Hem de insan hangi şeye temaşa ederse, elbette
mekayisini ve esaslarını kendi nefsinde arayacaktır. Eğer bulmazsa,
etrafında ve ebna-yı cinsinde arayacaktır. Hattâ hiçbir cihetten
mümkinata benzemeyen Vâcib-ül Vücud'u tefekkür etse; yine
kuvve-i vâhimesi şu vehm-i seyyii düstur ve dûrbîn yapmak istiyor.
Halbuki Sâni'-i Zülcelal, şu nokta-i nazarda temaşa edilmez.
Kudretine inhisar yoktur. Ziya-yı şems gibi, Kudret ve İlim ve
İradesi şamile ve âmmedir, münhasır olmaz, müvazeneye gelmez.
En büyük şeye taalluk ettiği gibi, en küçük ve en hasis şeye dahi
taalluk eder. Mikyas-ı azameti ve mizan-ı kemali mecmu-u âsârıdır.
Herbir cüz'ü mikyas olamaz. İşte Vâcib-ül Vücud'u mümkinata kıyas
etmek, kıyas-ı maalfârıktır. Mezbur vehm-i bâtıl ile muhakeme
etmek hata-yı mahzdır.
İşte şu hata-i bîedebane ve şu vehm-i bâtılın netice-i
seyyiesidir ki: Tabiiyyun, esbabı müessir-i hakikî olduklarına; ve
mu'tezile hayvanları ef'al-i ihtiyariyelerine hâlık olduklarına; ve
hükema, cüz'iyatta İlm-i İlahînin nefyine; ve mecusiler, halk-ı şerr
başkasının eseri olduğuna itikad ettiler. Güya onlarca Sâni' o kadar
azametiyle beraber, nasıl şöyle umûr-u hasiseye ve cüz'iyeye
tenezzül edip iştigal etsin. Yuf onların akıllarına ki, şöyle bir vehm-i
bâtılın hükmüne esir oldular. Ey Birader!.. Şu vehim itikad tarîkıyla
olmazsa da, vesvese cihetiyle bazan Mü'minlere musallat oluyor.