Page 95 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 95
İKİNCİ MAKALE 97
Belâgat-ı Arabiyedir. Felsefe-i yunaniye değildir." Veyahut
Makale-i Ûlâda olan Mes'ele-i Ûlânın Hâtimesindeki işarete bak.
İşte "Hilkat denilen Şeriat-ı Fıtriye, meczub ve misafir olan küre-i
arza farz etmiştir ki: Şemse iktida eden yıldızların safında durmak,
ِ
َٓ
şüzuz etmemek... Zira zemin zevciyle beraber ي عئاَط انيتَا
َ ْ َ
َ
demişlerdir. Taat ise Cemaatle daha ahsendir."
Şimdi teemmül et! Bu misaller, karşı ve arkalarından öyle
makamatı gösterir ki, arkalarından başka makamat hayal-meyal gibi
başını çıkarıyor.
Altıncı Mes'ele
Kelâmın semeratı ise; tabakat-ı muhtelifede, suver-i
müteaddidede teşekkül eden maânîdir. Şöyle: Kimya'ya aşina
olanlara malûmdur. Bir maddeyi, meselâ altun gibi bir unsuru
istihsal edildiği vakit, makine veya fabrika ile müteaddid borular ile
muhtelif teressübatıyla, mütenevvi' teşekkülat ile tabakat-ı
mütefavitede geçer. En nihayet ondan bir kısım tahassül eder. Kelâm
denilen maânî-i mütefavitenin fotoğrafıyla alınmış muhtasar bir
haritanın istiab ettiği gibi..
Mefahim-i mütefavitenin suret-i teşekkülü budur ki, tesirat-ı
hariciyeden Kalbin bir kısım ihtisasatı ihtizaza gelmekle müyulat
tevellüd eder. Ondan hevaî manalar bir derece Aklın nazarına
ilişmekle, Aklı kendine müteveccih