Page 107 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 107

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  109


           "Kisra-yı Fars gittikten sonra, daha kisra çıkmayacak!" haber vermiş, hem
           öyle olmuş.

                  Hem  Kisra  elçisine  demiş:  "Şimdi  Kisra'nın  oğlu  şirviye  perviz,
           kisra'yı öldürdü." O elçi tahkik etmiş, aynı vakitte öyle olmuş; o da İslâm
           olmuş. Bazı Ehadîste, o elçinin adı Firuz'dur.

                  Hem  -  Nakl-i  Sahih-i  Kat'î  ile  -  Hâtıb  İbn-i  Beltea'nın,  gizli
           Kureyş'e  gönderdiği  Mektubu  haber  vermiş.  Hazret-i  Ali  ile  Mikdad'ı
           göndermiş.  "Filan  mevkide  bir  şahısta  şöyle  bir  Mektub  var.  Alınız,
           getiriniz!"  Gittiler,  aynı  yerden  aynı  Mektubu  getirdiler.  Hâtıb'ı  celbetti.
           "Neden yaptın?" demiş; o da özür beyan etmiş, özrünü kabul etmiş.

                  Hem - Nakl-i Sahih-i Kat'î - utbe ibn-i ebî leheb hakkında Ferman
                     ِ
           etmiş  ki:   للّا  ب   ْل   َك هُل   ُكْاي  diye,  utbe'nin  akibet-i  feciasını  haber  vermiş.
                      ٍ
                               ُ
                                   َ
                          ُ
           Sonra  Yemen  tarafına  giderken  bir  arslan  gelip  onu  yemiş.  Peygamber
           Aleyhissalâtü Vesselâm'ın hem Bedduasını, hem haberini tasdik etmiş.

                  Hem  -  Nakl-i  Sahih  ile  -  Feth-i  Mekke  vaktinde,  Hazret-i  Bilâl-i
           Habeşî, Kâ'be damına çıkıp Ezan okumuş. Rüesa-yı Kureyş'ten Ebî Süfyan,
           Attab  İbn-i  Esid  ve  Hâris  İbn-i  Hişam  oturup  konuştular.  Attab  dedi:
           "Pederim  esid  bahtiyar  idi  ki,  bugünü  görmedi."  Haris  dedi  ki:
           "Muhammed,  bu  siyah  kargadan  başka  adam  bulmadı  mı  ki  Müezzin
           yapsın?"  Hazret-i  Bilâl-i  Habeşî'yi  tezyif  etti.  Ebî  Süfyan  dedi:  "Ben
           korkarım, birşey demeyeceğim; kimse olmasa da şu Batha'nın taşları, Ona
           haber  verecek,  O  bilecek."  Hakikaten  bir  parça  sonra  Resul-i  Ekrem
           Aleyhissalâtü Vesselâm onlara rast geldi, harfiyen konuştuklarını söyledi.
           O vakit Attab ile Haris şehadet getirdiler, Müslüman oldular.

                  İşte  ey  bîçare  mülhid!  Peygamber  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ı
           tanımayan  kalbsiz  adam!  Bak,  Kureyş'in  iki  muannid  büyükleri,  bir  tek
           İhbar-ı  Gaybî  ile  Îmana  geldiler.  Ne  kadar  kalbin  bozulmuş  ki;  manevî
           tevatürle, bu İhbar-ı Gaybî gibi binler Mu’cizatı işitiyorsun, yine kanaat-ı
           tâmmen gelmiyor!.. Her ne ise, sadede dönüyoruz.

                  Hem  -  Nakl-i  Sahih  ile  -  Gazve-i  Bedir'de,  Hazret-i  Abbas
           Sahabelerin eline esir düştüğü vakitte, fidye-i necat istenilmiş. O da demiş:
           "Param  yok."  Hazret-i  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  Ferman
           etmiş  ki:  "Zevcen  Ümm-ü  Fadl  yanında  bu  kadar  parayı  filan  yere
           bırakmışsın."  Hazret-i  Abbas  tasdik  edib,  "İkimizden  başka  kimsenin
           bilmediği  bir  Sır  idi."  O   vakit   Kemal-i Îmanı   kazanıp   İslâm   olmuş.
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112