Page 108 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 108

110                                                                                                              MEKTUBÂT


                 Hem - Nakl-i Sahih-i Kat'î ile - muzır bir sahir olan lebid-i yahudi;
          Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı rencide etmek için acib ve müessir
          bir sihir yapmış. Bir tarağa saçları sarmış, üstünde sihir yapmış, bir kuyuya
          atmış.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm,  Hazret-i  Ali'ye  ve
          Sahabelere  ferman  etmiş:  "Gidiniz,  filan  kuyuda  bu  çeşit  sihir  âletlerini
          bulup  getiriniz!"  Gitmişler,  aynen  öyle  bulup  getirmişler.  Her  bir  ipi
          açıldıkça,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  dahi  rahatsızlığından
          hıffet buluyordu.

                 Hem  -  Nakl-i  Sahih  ile  -  Ebu  Hüreyre  ve  Huzeyfe  gibi  mühim
          Zâtlar  bulunduğu  bir  heyette, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Fer-

                                                  ِ
                                                           ِ
                          ٍ
                                        ِ
                                              ِ
          man  etmiş   ki:      ُا ن دح  ْ  ِ   م مَظعَا را   نل ا ڇ مُكدحَا سرض   diye,   birinin  irti-
                                          ى
                                                ْ
                                                    َ
                           ُ
                                                        ُ ْ
                                  ُ ْ
          dadıyla müdhiş akibetini haber vermiş. Ebu Hüreyre dedi: "O heyetten, ben
          bir  adamla  ikimiz  kaldık;  ben  korktum.  Sonra  öteki  adam,  Yemame
          Harbi'nde müseylime tarafında bulunup, mürted olarak katledildi." İhbar-ı
          Nebevînin Hakikatı çıktı.

                 Hem  -  Nakl-i  Sahih  ile  -  Umeyr  ve  Safvan  Müslüman  olmadan
          evvel, mühim bir mala mukabil, Peygamber'in (A.S.M.) katline karar verip;
          Umeyr ise Peygamber'in (A.S.M.) katlini niyet ederek Medine'ye gelmiş.
          Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  Umeyr'i  gördü,  yanına  çağırdı.
          Dedi:  "Safvan  ile  maceranız  budur!"  Elini  Umeyr'in  göğsüne  koydu;
          Umeyr "Evet" dedi, Müslüman oldu.

                 Daha  bunlar  gibi  pek  çok  sahih  İhbarat-ı  Gaybiye  vuku  bulmuş.
          Meşhur Kütüb-ü Sitte-i Sahiha-i Hadîsiyede zikredilmiştir ve senedleriyle
          beyan  edilmiştir.  Bu  Risalede  beyan  edilen  vakıatın  ekseri,  tevatür-ü
          manevî  hükmünde  kat'îdir,  yakînîdirler.  Başta  Buharî  ve  Müslim  ki,
          Kur'andan sonra en sahih Kitab olduklarını, Ehl-i Tahkik kabul etmiş. Ve
          sair Sahih-i Tirmizî, Nesaî ve Ebu Davud ve Müsned-i Hâkim ve Müsned-i
          Ahmed İbn-i Hanbel ve Delail-i Beyhakî gibi Kitablarda an'anesiyle beyan
          edilmiştir.
                 Şimdi ey mülhid-i bîhuş! "Muhammed-i Arabî (A.S.M.) akıllı bir
          adam idi" deyip geçme. Çünki şu Umûr-u Gaybiyeye dair İhbarat-ı Sadıka-
          i  Ahmediye  (A.S.M.)  iki  şıktan  hâlî  değil;  ya  diyeceksin  ki:  O  Zât-ı
          Kudsî'de  öyle  keskin  bir  nazar  ve  geniş  bir  deha  var  ki,  mazi  ve
          müstakbeli ve umum dünyayı görür, bilir.. ve etraf-ı âlemi ve şark ve
          garbı  temaşa  eder  bir  gözü..  ve  geçmiş  ve  gelecek  bütün  zamanları
          keşfeder  bir  dehası  vardır.  Bu  hal  ise,  beşerde  olamaz;  eğer  olsa,
          Hâlık-ı Âlem tarafından verilmiş bir Hârika, bir Mevhibe olur. Bu ise,
          tek başıyla
   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113