Page 113 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 113

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  115


           ki: Gazve-i Garra-i Ahzab'da, meşhur Yevm-ül Hendek'te, Hazret-i Câbir-
           ül  Ensarî  kasem  ile  ilân  ediyor:  O  günde,  dört  avuç  olan  bir  sa'  arpa
           ekmeğinden,  bir  senelik  bir  keçi  oğlağından  bin  adam  yediler  ve  öylece
           kaldı. Hazret-i Câbir der ki: "O gün yemek, hanemde pişirildi; bütün bin
           adam o sa'dan, o oğlaktan yediler, gittiler. Daha tenceremiz dolu kaynıyor,
           daha hamurumuz ekmek yapılıyor. O hamura, o tencereye mübarek ağzının
           suyunu koyup, Bereketle Dua etmişti.

                  İşte şu Mu’cize-i Bereketi, bin zâtın huzurunda, onları ona alâkadar
           göstererek Hazret-i Câbir kasemle ilân ediyor. Demek şu hâdise, bin adam
           rivayet etmiş gibi kat'î denilebilir.

                  A l t ı n c ı   M i s a l : -Nakl-i Sahih-i Kat'î ile- Hâdim-i Nebevî
           Hazret-i  Enes'in  amucası  meşhur  Ebu  Talha  der  ki:  Resul-i  Ekrem
           Aleyhissalâtü  Vesselâm;  yetmiş  seksen  adamı,  Enes'in  koltuğu  altında
           getirdiği az arpa ekmeğinden tok oluncaya kadar yedirdi. "O az ekmekleri
           parça parça ediniz!" emretti ve Bereketle Dua etti. Menzil dar olduğundan,
           onar onar gelip yediler, tok olarak gittiler.

                  Y e d i n c i   M i s a l : -Nakl-i Sahih-i Kat'î ile- Şifa-i Şerif ve
           Müslim  gibi  Kütüb-ü  Sahiha  beyan  ederler  ki:  Hazret-i  Câbir-ül  Ensarî
           diyor: Bir zât, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan iyali için taam
           istedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, yarım yük arpa verdi. Çok
           zaman  o  adam  iyali  ile  ve  misafirleriyle  o  arpadan  yediler.  Bakıyorlar,
           bitmiyor. Noksaniyetini anlamak için ölçtüler. Sonra  Bereket dahi kalktı,
           noksan  olmağa  başladı.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'a  geldi,
           vak'ayı beyan etti. Ona cevaben Ferman etti:
                          ِ
                                      ِ
              ِ

              ب      ماقَلو  ه   نم  متْلَك   َ َ ه َ هْلكت   ْ  ْ    َل   و   َ ۊ    Yani:  "Eğer  kile  ile  tecrübe
             ك
            مُ
                                        َ
                             ْ ُ
                 َ َ َ
                                    ُ
            ْ
                         ْ ُ
           etmeseydiniz, hayatınızca size yeterdi."

                  S e k i z i n c i   M i s a l : Tirmizî ve Nesaî ve Beyhakî ve Şifa-i
           Şerif  gibi  Kütüb-ü  Sahiha  beyan  ediyorlar  ki:  Hazret-i  Semuretebn-i
           Cündüb  der:  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'a  bir  kâse  et  geldi.
           Sabahtan akşama kadar fevc fevc adamlar geldiler, yediler.

                      İşte Mukaddimede beyan ettiğimiz Sırra binaen; şu Vakıa-i Bereket,
           yalnız  Semure'nin  Rivayeti  değil,  belki  Semure,  o  yemeği  yiyen
           Cemaatlerin  mümessili  gibi,  onların  namına  ve  tasdiklerine  binaen  ilân
           ediyor.

                  D o k u z u n c u   M i s a l : Şifa-i Şerif sahibi ve meşhur İbn-i Ebî
           Şeybe ve Taberanî gibi mevsuk ve sahih Muhakkikler Rivayetiyle, Hazret-i
           Ebu    Hüreyre    der:    Resul - i  Ekrem    Aleyhissalâtü    Vesselâm    bana
   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118