Page 114 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 114

116                                                                                                              MEKTUBÂT


          emretti:  "Mescid-i  Şerif'in  Suffesini  mesken  ittihaz  eden  yüzden  ziyade
          Fukara-yı  Muhacirîni  davet  et!"  Ben  dahi  onları  aradım,  topladım.
          Umumumuza bir tabla taam konuldu. Biz, istediğimiz kadar yedik, kalktık.
          O kâse konulduğu vakit nasıl idi, yine öyle dolu kaldı; yalnız parmakların
          izi taamda görünüyordu.

                 İşte Hazret-i Ebu Hüreyre, umum Kâmilîn-i Ehl-i Suffe tasdikine
          istinaden, onlar namına haber verir. Demek, manen umum Ehl-i Suffe riva-
          yet etmiş gibi kat'îdir. Hem hiç mümkin müdür ki, o haber Hak ve doğru
          olmasa, o Sadık ve Kâmil Zâtlar sükût edib, tekzib etmesinler.

                 O n u n c u   M i s a l : -Nakl-i Sahih-i Kat'î ile- Hazret-i İmam-ı
          Ali  der:  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm,  Benî  Abdülmuttalib'i
          cem'etti. Onlar kırk adam idiler. Onlardan bazıları bir deve yavrusunu yerdi
          ve dört kıyye süt içerdi. Halbuki umum onlara, bir avuç kadar bir yemek
          yaptı;  umum  yeyip  tok  oldular.  Yemek  eskisi  gibi  kaldı.  Sonra  üç-dört
          adama ancak kâfi gelir ağaçtan bir kap içinde süt getirdi. Umumen içtiler,
          doydular. İçilmemiş gibi bâkî kaldı.İşte Hazret-i Ali'nin Şecaatı ve Sadakatı
          kat'iyyetinde bir Mu’cize-i Bereket!..

                 O n b i r i n c i   M i s a l : -Nakl-i Sahih ile- Hazret-i Ali ve
          Fatımat-üz  Zehra  velîmesinde,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm,
          Bilâl-i  Habeşî'ye  emretti:  "Dört-beş  avuç  un  ekmek  yapılsın  ve  bir  deve
          yavrusu  kesilsin."  Hazret-i  Bilâl  der:  Ben  taamı  getirdim,  mübarek  Elini
          üstüne  vurdu;  sonra  taife  taife  Sahabeler  geldiler,  yediler,  gittiler.  O  ye-
          mekten bâkî kalan miktara yine Bereketle Dua etti, bütün Ezvac-ı Tahirat'a
          herbirine birer kâse gönderildi. Emretti ki: "Hem yesinler, hem yanlarına
          gelenlere yedirsinler."

                 Evet böyle mübarek bir izdivacda, elbette böyle bir Bereket lâzım-
          dır ve vukuu kat'îdir!..

                 O n i k i n c i   M i s a l : Hazret-i İmam-ı Cafer-i Sadık, pederleri
          İmam-ı Muhammed-ül Bâkır'dan, o da pederi İmam-ı Zeynelâbidîn'den, o
          dahi  İmam-ı  Ali'den  nakleder  ki:  Fatımat-üz  Zehra,  yalnız  ikisine  kâfi
          gelecek  bir  yemek  pişirdi.  Sonra  Ali'yi  gönderdi;  tâ  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü Vesselâm gelsin, beraber yesinler. Teşrif etti ve emretti ki: O
          yemekten  her  bir  Ezvacına  birer  kâse  gönderildi.  Sonra  kendine,  hem
          Ali'ye,  hem  Fatıma  ve  Evlâdlarına  birer  kâse  ayrıldıktan  sonra,  Hazret-i
          Fatıma  der:  "Tenceremizi  kaldırdık,  daha  dolu  olup  taşıyordu.  Meşiet-i
          İlahiye ile, hayli zaman o yemekten yedik."
                 Acaba  niçin  bu  nuranî,  yüksek  Silsile-i  Rivayetten  gelen  şu
          Mu’cize-i
   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119