Page 119 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 119

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  121


                  B i r i n c i   M i s a l : Başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sahiha
           Hazret-i Enes'ten Nakl-i Sahih ile haber veriyorlar ki: Hazret-i Enes diyor:
           Zevra  nam  mahalde,  üçyüz  kişi  kadar,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü
           Vesselâm  ile  beraberdik.  İkindi  Namazı  için  Abdest  almayı  emretti.  Su
           bulunmadı.  Yalnız  bir  parça  su  emretti,  getirdik.  Mübarek  Ellerini  içine
           batırdı.  Gördüm  ki,  Parmaklarından  çeşme  gibi  su  akıyor.  Sonra  bütün
           maiyetindeki  üçyüz  adam  geldiler,  umumu  Abdest  alıp  içtiler.  İşte  şu
           misali  Hazret-i  Enes,  üçyüz  kişiyi  temsil  ederek  haber  veriyor.  Mümkin
           müdür  ki,  o  üçyüz  kişi,  şu  habere  manen  iştirak  etmesinler;  hem  iştirak
           etmedikleri halde, tekzib etmesinler.

                  İ k i n c i   M i s a l : Başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sahiha haber
           veriyorlar ki: Hazret-i Câbir İbn-i Abdullah-il Ensarî beyan ediyor: Biz bin
           beşyüz  kişi,  Gazve-i  Hudeybiye'de  susadık.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü
           Vesselâm kırba denilen deriden bir kap sudan Abdest aldı, sonra Elini içine
           soktu. Gördüm ki, Parmaklarından çeşme gibi su akıyor... Bin beşyüz kişi
           içip,  kaplarını  o  kırbadan  doldurdular.  Sâlim  İbn-i  Ebi-l  Ca'd,  Câbir'den
           sormuş: "Kaç kişi idiniz?" Câbir demiş ki: "Yüzbin kişi de olsaydı, yine
           kâfi gelirdi. Fakat biz, onbeş yüz (yani bin beşyüz) idik." İşte şu Mu’cize-i
           Bahirenin  Râvileri,  manen  bin  beşyüz  kadardırlar.  Çünki  fıtrat-ı
           beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise
           Sıdk ve Doğruluk için, can ve mal ve peder ve vâlidelerini ve kavim ve
           kabilelerini  feda  edib,  Sıdk  ve  Hak  için  fedai  oldukları  halde;  hem
           "Benden bilerek yalan birşey haber veren, Cehennem ateşinden yerini
           hazırlasın!"  mealindeki  Hadîs-i  Şerifin  tehdidine  karşı,  yalana
           mukabil sükût etmeleri mümkin değildir. Madem sükût ettiler; o haberi
           kabul ettiler, manen iştirak edib tasdik ediyorlar demektir.

                Ü ç ü n c ü   M i s a l : Gazve-i Buvat'ta, yine Buharî, Müslim başta,
           Kütüb-ü Sahiha  beyan  ediyorlar  ki: Hazret-i Câbir dedi ki: Resul-i Ekrem
                                               ِ
           Aleyhissalâtü  Vesselâm  ferman  etti:   ءوضوْلاب  ِ ِ  َ   ن   دا  "  Abdest   almak   için
                                                  ُ ُ
           nida et" dediler. "Su yok" denildi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
           dedi: "Bir parça su bulunuz." Gayet az su getirdik. Sonra o az su üstüne
           Elini kapadı, birşeyler okudu; bilmedim ne idi. Sonra Ferman etti:

                   ِ
            ِ
             بْكر لا  ةنفج ِ   ب     در   ن ا  ْ َ  ِ    Yani,  kafilenin  büyük  teştini  (tekne)  getir.  Bana
                     َ ْ َ
               ى
           getirildi; ben de Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın önüne koydum.
           O  da  Elini  içine  koydu,  Parmaklarını  açtı.  Ben  de  o  az suyu, mübarek
           Eli    üzerine    döküyordum.    Gördüm     ki,     mübarek    Parmaklarından
   114   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124