Page 124 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 124

126                                                                                                              MEKTUBÂT

             ِ
             كلذ    ن    ْ  ِ   م ٍٛ   خ   ِ    َ ڋا  َ    ه   ل     َل   ك  َ ْ    "Ondan  daha  iyi  bir  hayr  istemiyor  musun?"
           َ ٰ
                      َ
                     ْ
          Bedevi dedi: "Nedir?" Ferman etti
                                                           ِ
                                                              ِ
              هُلوس    ه     و   ر  ُ َ َ    دبع   ادمحم     نَاو      هَل      كيِرش      َه      هدحو     للّا     ىها     هلا  ْ      نَا     َه      دهڨ    نَا
                                           َ
                                ى
                                                 َ
                                                                           ْ ْ َ
                    ُ ْ َ
            ُ
                                                                      َ َ
                                                             َ
                                       َ ُ َ
                                                     ُ ٍ َ
                                                ُ ْ
                          ا ى َ ُ
               ُ
                                                             ر
                                                            ة

          Bedevi  dedi: "Bu Şehadete  şahid nedir?" Ferman etti:   مسلا ة   رجىشلا  ِ ِ    ه   ذ   ه    ٰ
                                                            ُ
                                                                     َ َ ُ
                                                               ُ ى َ
           "Vâdi kenarındaki ağaç şahid olacak." İbn-i Ömer der ki: O ağaç yerinden
          sallanarak  çıktı,  yeri  şakk  etti,  geldi;  tâ  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü
          Vesselâm'ın  yanına.  Üç  defa,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm,  o
          ağacı istişhad etti. Ağaç da, Sıdkına şehadet etti. Emretti yine yerine gidip
          yerleşti.

                 Hazret-i Büreyde İbn-i Hasib-il Eslemî tarîkinde, Nakl-i Sahih ile
          Büreyde  dedi  ki:  Biz,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın  yanında
          iken, bir seferde bir a'rabî geldi. Bir Âyet, yani bir Mu’cize istedi. Resul-i
          Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman etti:
                                      ِ ِ
           ِ
             عدي   ِ   للّا  ل و   سر  ِ   ةر      ج   ىشلا ك   ْلتل    ق  ل  Bir ağaca işaret etti; ağaç sağa ve sola
          ك

            و
                                           ُ ْ
                      ُ
                                    َ
             ُ ْ
                  ٍ َ
                              َ َ َ
                        ُ
          meylederek    köklerini    yerden    çıkarıp,     Huzur – u  Nebevîye     geldi.
         ِ  للّا   َلوسر     اي    ك   يَلع مَو   س لَا dedi. Sonra a'rabî dedi: "Yine yerine gitsin."
          ٍ
                                ى ُ
                       َ َ
                         ْ َ
                  َ
                 ُ
          Emretti, yerine gitti. A'rabî dedi: "İzin ver, sana secde edeyim." Dedi. "İzin
          yok kimseye." Dedi: "Öyle ise, senin Elini Ayağını öpeceğim." İzin verdi.

                 Ü ç ü n c ü   M i s a l : Başta Sahih-i Müslim, Kütüb-ü Sahiha
          haber  veriyorlar  ki,  Câbir  diyor:  Biz  bir  seferde,  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü  Vesselâm  ile  beraberdik.  Kaza-yı  hacet  için  bir  yer  aradı.
          Settareli bir yer yoktu. Sonra gitti, iki ağaç yanına. Bir ağacın dalını tuttu,
          çekti.  Ağaç  itaat  ederek  beraber  gitti,  öteki  ağacın  yanına  getirdi.  Muti
          devenin yularını tutup çekildikte geldiği gibi, o iki ağacı o suretle yanyana
                             ِ
          getirdi. Sonra dedi:   للّا     نذ  ِ ِ ِ      ب   ا   َ ڌع ام   ئت  ِ ِ    ا   ْل  Yani: "Üstüme birleşiniz." dedi.
                                   ْ
                              ٍ
                                      ى َ
                                              َ َ
          İkisi  birleşerek  settare  oldular.  Arkalarında  kaza-yı  hacet  ettikten  sonra
          onlara emretti, yerlerine gittiler. İkinci bir Rivayette, yine Hazret-i Câbir
          der ki: Bana emretti ki:
   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129