Page 126 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 126
128 MEKTUBÂT
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hayvan ile içinden geçti. Tâ
zamanımıza kadar o ağaç, iki ayak üstünde, muhterem bir vaziyette kaldı.
A l t ı n c ı M i s a l : Hazret-i Ya'lâ tarîkında -Nakl-i Sahih ile-
haber veriyor ki: Bir seferde, Talha veya Semure denilen bir ağaç geldi,
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın etrafında tavaf eder gibi döndü.
Sonra yine yerine gitti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti
ِ
ِ
ki: َ ڌع مل ُ ڢ ْ َا ن ت َ َ ْ َ ْا نذ تسا انّ ِ ا Yani: O ağaç, Cenab-ı Hak'tan istedi ki,
َ َ ِّ
َ ى
ى َ
ْ
bana Selâm etsin.
Y e d i n c i M i s a l : Muhaddisler Nakl-i Sahih ile İbn-i
Mes'ud'dan beyan ediyorlar ki: İbn-i Mes'ud dedi: Batn-ı Nahl denilen nam
mevkide, Nusaybin ecinnileri ihtida için Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm'a geldikleri vakit, bir ağaç o ecinnilerin geldiklerini haber verdi.
Hem İmam-ı Mücahid, o Hadîste İbn-i Mes'ud'dan nakleder ki: O cinniler
bir delil istediler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bir ağaca emretti;
yerinden çıkıp geldi, sonra yine yerine gitti. İşte cinn taifesine bir tek
Mu’cize kâfi geldi. Acaba bu Mu’cize gibi bin Mu’cizat işiten bir insan
Îmana gelmezse, cinnilerin ااطَطش ِ ٍ ا للّ َ ڌع ا نهي س ف َ لو قي tabir ettikleri
ُ َ ُ
َ
َ
َ ُ
şeytanlardan daha şeytan olmaz mı?
S e k i z i n c i M i s a l : Sahih-i Tirmizî Nakl-i Sahih ile Hazret-i
İbn-i Abbas'tan haber veriyorlar ki: İbn-i Abbas dedi ki: Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm bir a'rabîye ferman etti:
ِ
ِ ِ
ِ
ِ للّا لوس ه د َا ٲ ر ڨَا ةَل خ نلا ه ذه نم َ ْذ ق ِ عْلا اَذه توعد ن ِ ا ت يَارَا
ى ْ
ُ
ٍ
َ
ْ َ
ٰ ُ ْ َ
ْ َ
ْ َ َ ُ ِّ َ
ٰ ْ
ُ
"Ben, bu ağacın şu dalını çağırsam, yanıma gelse, Îman edecek misin?"
"Evet" dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm çağırdı. O urcun,
ağacının başından kopup, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yanına
atladı, geldi. Sonra emretti, yine yerine gitti.
İşte bu Sekiz Misal gibi çok misaller var; çok tarîklerle
nakledilmişler. Malûmdur ki; yedi- sekiz urgan toplansa, kuvvetli bir halat
olur. Binaenaleyh şu en meşhur Sıddıkîn-ı Sahabeden, böyle müteaddid
tarîklerle ihbar edilen şu Mu’cize-i Şeceriye, elbette tevatür-ü manevî
kuvvetindedir; belki tevatür-ü hakikîdir. Zâten Sahabeden sonra Tâbiînin
eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buharî, Müslim, İbn-i
Hibban, Tirmizî gibi Kütüb-ü Sahiha; tâ Zaman-ı Sahabeye kadar, o yolu